FIKRA DERLEMELERİM

Sevgili izleyenlerim bu sayfada derlemiş olduğum fıkralardan bir demet sunmak istiyorum. Yalnız fıkralarımı sizlere üç bölüm halinde aktaracağım. 1 BÖLÜM de karadeniz fıkraları ,2 BÖLÜM de karışık normal fıkralar, ve 3.BÖLÜM de ise + 18 diye tabir ettiğimiz fıkralardan oluşacaktır. Ancak 3. bölümde şifre  kullanılacaktır. Bol tebessüm ve kahkahalar dileyerek affınıza sığınıyor sevgiler sunuyorum...

KARADENIZ FIKRALARI

RAPOR (1)

Karadenizli bir bilim adamı pirelerle deney yapıyor. Pireye sıçra diyor. Pire sıçrıyor. Zıpla diyor pire zıplıyor. Pirenin kanatlarını koparıyor ve zıpla diyor. Zıplıyor.

Rapor 1: Pire kanatları koparılmış olarak zıpladı.

Bu defa ayaklarını koparıyor ve “zıpla” diyor hareket yok. Bir daha “zıpla” diyor yine hareket yok. Ve adam 2. raporu yazıyor.

Rapor 2: Pirelerin ayakları kopunca kulakları duymuyor.

                                          -----------------o------------------

HATIRLA (2)

 Rus gizli haber alma örgütü KGB Ruslar hakkında çok gizli sırları ele geçiren üç ajanı; Amerikalı, İngiliz ve Laz ajanları yakalamıştı.

Bu ajanlar bilgiyi güvenlik açısından üçe bölmüş ve her birinin diğer iki sırdan haberi yokmuşcasına her şeyi ayarlamışlardı. Neyse KGB bunları konuşturmak için işkencelere başladı. Amerikalı kendisine ait bilgiyi 17. gün ağzından kaçırdı. Sıra İngiliz’e gelmişti. O da 9. gün çözüldü. Laz’ı da konuşturabilirlerse her şey tamamlanacak. Ama Laz bir türlü konuşmuyor. Artık 36. gün işkenceden getirip hücresine kapatıyorlar. Laz kafasını duvara vurarak:

        -       “Hatırla eşşoğlueşşek hatırla artık...

                                        ------------------o---------------

ALMAN İNGİLİZ VE LAZ  (3)

Bir Alman, bir ingiliz, bir Laz barda oturmuş bir yandan içip, bir yandan karılarının aptallığı konusunda sohbet ediyorlarmış. Alman demiş ki: "Benim karım Helga o kadar aptal ki geçen gün ucuzluk var diye marketten 300 Mark'lik et almış, halbuki bir buzdolabımız bile yok!" İngiliz gülmüş: O da birşey mi?" demis, "Benim karım Elizabeth daha da aptal. Babası çok zengindir, geçen hafta kendisine 6000 Pound'a araba aldırdı, ama kullanmayı bilmez." Laz atlamış. "Ula uşaklar, siz ne diyorsunuz" demiş, "Benim karım Fadime hepsinden aptal. Bodrum'a iki haftalık tatile gidiyor. Dün bavulunu yaparken gördüm, 400 tane prezarvatif almış, halbuki çükü bile yok!"

                                             -------------o---------------

 ADIM NEYDİ  (4)

Temel bu sefer asker. Ama daha askerliğinin ilk günü. Çavuşları bunları kışlanın önünde sıraya diziyor ve başlıyor çene yapmaya;

- “Benim adım Hüseyin KIRÇ. Sakin karıştırıp yanlış söylemeyin oyarım. ” diyor ve Sonra gidip sıranın en başındaki ere soruyor;

- “Adım neydi evladım. ”

- “Hüseyin KIRÇ komutanım. ”

2. ere soruyor

- “Hüseyin KIRÇ komutanım. ”

3. er yanlışlıkla;

- “Hüseyin KIÇ” diyince adamcağızı orada bir güzel evire çevire dövüp sonraki er'e geçiyor. Tabii kimsede yanlış yok artık. Neyse sıra bizim Temel'e geliyor. Çavuş, buna da soruyor tabi benim adım ne diye. Adamın adını tam hatırlamayan Temel, biraz düşündükten sonra hemen cevap veriyor.

- “Hüseyin GÖRT ”

                                                -----------------o-------------

 ALDATMA  (5)

Üç Karadenizli bir akşam meyhanede acayip dertli bir şekilde kafa çekiyorlar. Kafalar kıyaklaşınca İdris başlıyor.

- “Karım nasıl beni aldatır? Hem de bir yazarla ” diye söylenmeye.

- “Nereden anladın bir yazarla aldattığını?” diye sorunca diğerleri

- “Nereden olacak bir akşam eve geldiğimde yatağın altında bir roman buldum” der.

Biraz sonra Dursun bir of çeker ve o da başlar derdini anlatmaya.

- “Benim karı da beni bir aşçı ile aldatıyor.”

- “Nasıl anladın?” diye sorunca diğerleri Dursun hemen başlar anlatmaya;

- “Geçen gün gündüz vakti eve geldiğimde bizim yatağın altında bir kepçe buldum” der.

Bunları dinleyen bizim Temel öyle bir of çeker ki masayı titretir. Hayrola der diğerleri. Temel

- “Sormayın arkadaşlar sizi dinleyince benim derdim on kat daha arttı.” der.

Diğerleri buna bir anlam veremez.

- “Nasıl yani?” diye sorarlar. Temel:

- “Uzun zamandır bizim karıdan şüpheleneydum. Geçen gün gündüz vakti eve bir baskın yapayım dedim. Bir baktım yatağın altında

bir jokey var. Demekkim bu karı beni bir at ile aldatıyor.”

                                             ----------------o-------------------

 AT  (6)

Temel ile İdris bir gün 2 tane at almışlar. Ancak bir tane ahırları varmış, iki atı da aynı ahıra koymuşlar. Temel demiş ki:

- “Yav İdrus, biz ha punları karıştırıruk. Pen penumkinin yelesini kesayum daa”

- “Ha can temamdur”, diyor İdris.

Aradan bir iki gün geçiyor. Bir de bakıyorlar iki atında yeleleri kesik. Temel hemen olaya el koyup,

- “Ulu uşağum baksana daa. İkisinin de yeleleri kesiktir. Pen penumkinin kuyruğunu kesayum, haçan sen kesmeyesun. ”

Temel kendi atının kuyruğunu kesiyor. Bir iki gün sonra yine bakıyorlar iki atında kuyrukları kesik. Temel de İdris de hayvanların

bir taraflarını kesmekten bıkıyorlar sonunda Temel bir çözüm söylüyor:

-       “Uşağum İdris cel piz şöle yapalum. Siyah olanı sen al beyazı ben.

                                   -----------------o---------------

 BANKA SOYGUNU  (7)
Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş , son celsede hakim delil yetersizliginden temelin tahliyesine karar vermiş . Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime ;
- Uy cözünü sevdigumun haçim beyi , yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu ?

                                            ------------------o-----------------

BAR  (8)

Temel Londra'da otelin birinin odasında kara kara düşünüyor. 'Ulan' diyor,

- “Ben aşağıdan içki isterken laz olduğum anlaşılır mı acaba?” Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor.

- “Bana bir fvisku” yok böyle anlarlar

- “Bana bir rakı” 'yok' diyor 'böyle de anlarlar.

- “Bana bir bira” Tamam diyor böyle iyi anlamazlar.

Ve aşağıya iniyor, masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor.

- “Barmen bana bir bira. ”

Barmen Temel’i biraz süzdükten sonra soruyor:

- “Birader sen laz mısın? ” Temel:

- “Uuuy nasıl anladın” diyor;

- “Burası resepsiyon da bar karşıda..

                                            -------------------o----------------

ÇIPLAKLAR KAMPI  (9)

Temel’le Dursun   plajda dolaşırken kapısında ‘çıplaklar kampı’ yazan etrafı duvarlar ve tel örgülerle çevrili bir yapıyla karşılaştılar.

Dursun:

- “Temel içeride ne var acaba? ”

Neyse Dursun yere doğru eğildi. Temel sırtına çıkıp yükseldi. Dursun:

- “İçeride ne var? ”

- “İnsanlar ”

- “Kadın mı erkek mi? ”

- “Nasıl anlayayım. Hiçbiri elbise giymem

                                                         ---------------------o-------------------

AHİRETTE 2 KADIN  (10)

 - Selam, benim adım Wanda.
  - Selam, benimkide Slyvia, sen nasıl öldün?
 - Donarak öldüm. 
- Ne kadar korkunç.
 - Yok o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım  ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm.
- Peki sen nasıl öldün?
 - Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş  üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına televizyon  seyreder halde buldum. 
- Sonra ne oldu?
- Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi  aramaya başladım. Çatıyı, yatakların altını her yeri aradım fakat bulamadım. Ama aşırı yorulmuştum, kalp krizi geçirdim ve öldüm.

- Keşke derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor 
 olacaktık.

                                                       -------------------o---------------

 DAR ETEKLİ KADIN VE TEMEL  (11)

İstanbul’un otobüsleri bilindiği gibi ağzına kadar dolu olur. Bir gün durakta insanlar Otobüs’ün gelmesini bekliyorlardı. En önde dar etekli bir kadın, arkasında da bizim Temel. Otobüs durağa yanaştı. Dar etekli kadın otobüsün merdivenine ayağını attı ama ne yaptıysa eteği dar olduğu için bir türlü otobüse binemedi. Elini arkaya atıp eteğin bir düğmesini açtı. Yine denedi ama binmeyi başaramadı. Bir düğme daha, ama yine başaramadı. Herkes söylenmeye başlarken, Temel kadını kucakladığı gibi otobüsün içine bıraktı. Otobüs duraktan hareket ettikten 2 dakika sonra kadın Temel’in yanına gelerek;
– Beyfendi,sen benim kocam mısın ki beni kucaklayıp otobüse bindiriyorsun?
Temel:
– Ula, Sen benim karım mısın ki, iki saattir benim pantolonumun düğmelerini açıp duraysun.

                                            ----------------------o------------------------

 DENİZDE MEZAR  (12)

> Yolculuktan dönen Idris, kahvede oturanlara sordu :
> – Yahu pizum Temel nasil öldi?
> – Kalpten cittu, dediler.
> – Vasiyetu filan var miydu?
> – Var idu. “Beni denize gömün” demiş idu.
> – Cömdünüz mü?
> – Cömdük amma, mezarinu kazarken çok kayip verduk…

                                              ----------------------o-------------------

DERİN DEĞİL  (13)

Temel dere kenarında oturuyormuş. Oradan jeeple geçmekte olan bir adam suyun derin olup olmadığını sormuş. Temel:

- “Derin değildir geçebilirsin” demiş.

Adam da Temel'e güvenerek suya jeepiyle girmiş. Jeep bir anda sulara gömülmüş. Kan ter içinde sudan çıkan adam Temel' in

yakasına yapışmış.

- “Hani derin değildi ulan. ” Temel:

- “Abi vallahi benim suçum yok, demin ördek geçiyordu, su beline geliyordu. ”

                                                   ----------------o--------------

 DOKTOR TEMEL   (14)

Kadının biri rahatsızlığı bulunan oğlunu doktora götürmüş : 
- Doktor bey oğlum rahatsız. 
- Nesi vardur ? 
- Bacakları çarpık, kolları tutmuyor, gözleri iyi görmez ve de pek iyi işitmez. 
Temel bunun üzerine kadına döner : 
- Lütfen soyinun, sonra da uzanun der. 
Kadın şaşkın bir vaziyette, 
- Doktor bey hasta olan ben değilim, oğlum hasta. 
- Ula anladum da uşağu tüzeltmek

                                              ----------------o-------------

DÖNMEYİZ  (15)    

Temel ile Dursun bir gün felekten bir gece çalmak için iki roman ayarlamışlar. Daha sonra Romenleri arabaya atıp dağlara doğru

gitmeye başlamışlar. Şehirden iyice uzaklaşınca Romenler korkmaya başlamış.

- “Buradan kurtulmalıyız” diyerek konuşmaya başlamışlar aralarında. Birden akıllarına bizden iğrenirlerse bırakırlar diye bir fikir

gelmiş. Temel ile Dursun'a:

- “Arkadaşlar kusura bakmayın biz dönmeyiz”, demişler.

Bunun üzerine Temel ile Dursun Romenlere dönüp:

“Bu kadar yol geldikten sonra artık bizde dönmeyiz”, demişler.

                                       -------------------o-----------------

      EL ARABASI  (16)

     Temelin bir koyunu varmış, bir türlü gebe kalamıyormuş.
     Temel düşünmüş taşınmış ve nam salan koçun sahibi İdris ile konuşmaya karar vermiş.  İdris;Koyunun koçum ile ciftlesebilir ama 5 liranı alırı der.
     Bunu seve seve kabul eder Temel ve ertesi sabah koyununu el arabasına oturtur,İdris`in     Yolunututar. Koyun ile Koç çiftlesir.
     Ama Temel tedirgindir ya gebe kalmazsa diye sorar :
     - Koyunun gebe olduğunu nereden anlayacağım ?
     İdris : - Sabah kalktığında eğer ayakta ise gebe değil, eğer yatıyorsa gebedir... der.   Sabah olur Temel koşarak gider ağıla ama koyun ayaktadır.
     Oflayıp yine el arabasına koyunu koyup İdris'in ağılına gider. İdris bu sefer 3 TL alır. Aynı şeyi söyler İdris, ayakta ise gebe değil, yatıyorsa gebe... der. Sabah olur, ancak yine koyun ayaktadır.  Yine gider İdris'in ağılına ve bu sefer ona acıyan İdris 1 TL'sini alır ve hayvanlar yine ciftlesir.
     Takip eden gün Temel telaşından hiç ağıla gitmek istemez ve karısı Fadime'ye seslenir :
     - Şu ağıla bi baksana koyun ne alemde ayakta mı, yatıyor mu ?
     Fadime gider bir zaman sonra geri gelir.Temel sorar : - Ee koyun ne durumda, ayakta mı yatıyor mu?
     Fadime gülerek cevap verir :
     - Ne ayakta ne de yatıyor, el arabasına binmiş seni bekliyor!..

                                          -------------------o--------------

 FADİMENİN DONU  (17)

TEMEL ile Fadime lunaparka giderler. Dolaşırlarken birara Fadime dönme dolaba binmek ister. Temel karşı çıkar; ‘‘Olmaz donun gözükür'' der. Fadime susar. Az sonra Temel balonlara tüfek atarken Fadime çaktırmadan yanından ayrılır. On dakika sonra Temel'in yanına döner. Temel sorar:
- Neredeydin?
- Dönme dolaba bindim. Temel sinirlenir:
- Ben sana binme donun gözükür demedim mi?
- Dedin ama gözükmedi. Çıkardım oni...

                                       --------------------o---------------------

FANTEZİ  (18)

            Fantezi manyağı Temel, karısı Fadime'ye mesaj atar ;
           - Ula fadime, seni bu akşam kulağundan yapacağum. Fadime şaşırır

hemen cevap yazar :

           - Ama Temel'um, öyle yaparsan sağır olurum sonra. Temel'in cevabı hazırdır ;
          - Bir şeycik olmaz.. kaç senedir kekeme oldun mu da? 

                                                     --------------------o------------------

FİTİL  (19)

Temel ishal olmuş, gittiği doktor da “günde iki defa fitil” salık vermiş. Temel fitilin asıl kullanım şeklinden habersiz olduğundan,

hap gibi yutmuş ve tabii ki daha kötü olmuş. İkinci defa gittiği doktor ona günde üç defa fitil vermiş, Temel daha kötü olup da

doktora üçüncü defa gidince doktor şüphelenip sormuş:

- “Siz yoksa bu fitilleri hap gibi yutuyor musunuz ?”

Temel kızmış,

“Yok, bir tarafıma sokuyorum.”

                                  ----------------------o----------------------

KESİNLİKLE YILIN FIKRASI  (20)

Temel akşam eve gelmiş Fadime boynuna sarılarak karşılamış onu.

"Temel'um harika bir haberim var sağa. Bir ay geciktim. Herhalde bir bebeğimiz olacak, Doktor bu sabah bağa test yaptu. Sonucunu alana kadar lütfen kimseye söylemeyelum!'demiş heyecanla.

Ertesi sabah Trabzon Elektrik idaresinden bir görevli son faturayı ödemedikleri için kapıyı çalmış:

"Siz Fadime misiniz? Bir aylık gecikmeniz var, biliyor musunuz?"

 "Bir aylık gecikmem olduğunu siz nereden biliyorsunuz?" demiş Fadime hayretle.

 "Bu dosyalarımızda açıkça görülüyor."

 'Ne! Dosyalarınızda açıkça görülüyor mu???"

 "Kesinlikle görülüyor!"

 "Beyefendi, o halde bu gece eşimle bu konuyu görüşmem şart olmiştur!" demiş Fadime korkuyla ve akşam olanı biteni Temel'e tek tek anlatmış.

 Temel ertesi sabah kızgın bir boğa gibi Trabzon Elektrik idaresine dalmış:

 "Neler oluyor burada? Karim bir dosyadan bahsetti. Aylık gecikmesi ile ilgili!." diye bağırmış Temel.

 "Sakin olun. Ciddi birşey değil!" demiş görevli memur.

 "Bu gecikme için bize borçlusunuz!"

 "Nee! Bir de size borçlu muyum ? Ya ödemezsem n'olur?"

 "O zaman sizinkini kesmek zorunda kalacağız!"

 "Ama o zaman Fadime ne yapacak?"

 "Bilmiyorum!" demiş memur. "Hanımefendi artık mumla falan idare edecek sanırım ..."

                                           --------------------o----------------

HELİKOPTER  (21)

İlk defa helikopter gören bir laz yanındaki arkadaşına soruyor.

- “Ula bu ne? ” diye yanındaki de cevap veriyor.

- “Olsa olsa pin yaşunda bir sinektur.

                                             -------------------o-----------------

JETON  (22)
> Temel, içecek makinalarının birinin karşısına geçmiş,
> jeton atıp içecek alıyormuş, jeton atıp içecek alıyormuş ki Yanına kendi halinde bir adam gelmiş ve sormuş: “Afedersiniz ama ne yapıyorsunuz?” Temel hemen cevap vermiş:

“Karişma uşagım, hiç bozma şansım yaver gidiyor.”

                                                   ----------------o---------------

KAWASAKİ  (23)

 Motor merakı olan bizim Temel Almanya'ya gitmiş ve kendisine bir Kawasaki almış. Otoyola çıkıp başlamış hız yapmaya. Bir süre sonra ilerde gitmekte olan bir Mercedes’e yetişmiş ve Mercedes’in şoförüne

- “Sen Kawasaki’yi bilir misin” diye sormuş. Mercedes’in şoförü evet diyene kadar Temel vuuuuun diye uzaklaşmış gitmiş. Mercedes’in şoförü başmış gaza ve Temel'e yetişip sormuş peki sen Mercedes’i bilir misin diye. Temel bilmem demiş ve vuuuuuun diye uzaklaşmış. Az sonra Temel büyük bir kaza geçirmiş. Mercedes’in şoförü gelmiş Temel'in yanına ve sormuş.

- “Sen neden Kawasaki’yi biliyor musun diye sormuştun ?” Temel kaldırmış kafasını

“Kawasaki’nin freni neredeydi acaba ?”

                                                      ----------------------o------------------

KEPEK EKMEĞİ  (24)

 Temel 70 yaşında, kahvede oturuyor. Yanında da en yakın arkadaşı 75'lik İdris.Tavlanın en heyecanlı yerinde birisi koşa koşa kahveye gelir ve

- “Müjdemi isterim İdris dede, bir oğlun oldu” der. Temel şaşkın, sorar.

- “Uşağım, ha bu işin sırrı nedur?” İdris:

- “Kepek ekmeği” der ve alelacele oğlunu görmek için evin yolunu tutar. Temel de doğru fırına girer kepek ekmeği için ve  tezgâhtar kıza:

- “Hemen bana 30 kepek ekmeği” der. Kız da:

- “Aman beyefendi, bu kadar ekmeği napacaksınız, yarına kaskatı olur” diye cevap verir. Temel de:

- “Ula bu nasıl iştir, herkes biliy de bi ben bilmiymişim”.

                                                           ------------------o-----------------

KOKUYU ÇIKARAMADIM  (25)

 Bir gün bizim Temel İstanbul'a arkadaşı Dursun'u ziyarete gitmiş. Akşam geç vakitlere kadar oturup sohbet etmişler. Akşam yemeğinden sonra Dursun Temel'e demiş ki.

- “Bak dostum hacen bir ihtiyacun varsa şimdi gör. Tuvalete bizim yatak odasından gidiliyor, yoksa sonra gidemezsin. ” Temel ise gayet rahat bir şekilde:

- “Ben eyuyum hec bi ihtiyacım yok. ” Sonra yatmışlar. Gecenin bir yarısı bizim Temel sancılar içerisinde uyanmış. Yediği ağır yemekler sıkıştırmaya başlamış. Garibim tavuk gibi zıplamaya başlamış. Bir türlü gidecek gibi değil sancılar. Tuvalete de gidemiyor. Son kerteye gelmiş. Çıktı çıkacak.

Temel bir bakmış camın kenarında bir çiçek saksısı. Kaptığıynan çiçeği kaldırmış ve saksının içine ihtiyacını gidermiş. Geride çiçeği toprağı ile birlikte saksının içerisine güzel bir şekilde yerleştirerek yatmış. Sabah erkenden de oradan tüymüş memlekete. 6 ay kadar geçtikten sonra bizim Temel Dursun'a bir mektup yazmış: Nasılsın iyi misin falan filan. Dursun mektuba hemen cevap yazmış: Hal hatır sormadan hemen meseleye geçmiş:

“Ula Temel nereye sıçtıysan çabuk söyle. Üç ev değiştirdim hala kokuyu çıkaramadım. 

                                                              ---------------------0-------------------     

   LEZBİYEN TEMEL  (26)

Temel bara gitmiş barda sarışın bir hatun görmüş, başlamış kadını kesmeye. Bunu fark eden kadın Temelin yanına gelmiş ve ona
– Bey efendi siz benden hoşlandınız ama ben lezbiyenim demiş.
Temel:– Lezbiyen ne demek oluyor diye sormuş.
Kadın:– Ben güzel bayanlarla birlikte olmaktan hoşlanıyorum demiş.
Temel:– Vay anasını be bunca yıldır bende lezbiyenmişimde farkında değilmişim .

                                                              ------------------o----------------

 

MALULİYET...(27)

Temel emekliliğini hak ettiği ertesi günü Sosyal Güvenlik Kurumu’na giderek emeklilik müracaatını yapmak istemiş. İlgili kadın memur yaşını teyit etmek için nüfus cüzdanını istemiş. Ceplerini karıştıran Temel;

– ”Nüfus cüzdanım evde kalmış,ev yakın,bir koşuda alıp geleyim” demiş.

– “Yok canım.” demiş memure, gömleğinizi açın lütfen.

Temel gömleğinin düğmelerini çözünce kırlaşmış göğüs kılları meydana çıkmış.

– “Bu kır renk benim için yaşınızın kanıtı için yeterli” diye ilave etmiş. ve emeklilik müracaatını kabul etmiş.Temel eve dönünce olayı karısına Fadime’ye anlatmış. Fadime;

”Pantolununu da indirseydin keşke, ilaveten maluliyet maaşı da bağlarlardı!” 

                                                    -------------------o------------------

MANTIK  (28)

Temel Dursun’a sordu.

- “Yahu Dursun Aristo mantığı nedir? ” Dursun nasıl anlatacağını düşündükten sonra:

- “Bak Temel..

Temel  : “Efendim”

Dursun : “Senin akvaryumun var mu? ” “var”

Dursun : “Akvaryumunu sever misin? ” “evet”

Dursun : “O zaman balıkları da seversin? ” “evet”

Dursun : “O zaman denizi de seversin? ” “evet”

Dursun : “O zaman plajı da seversin? ” “evet”

Dursun : “O zaman plajdaki kızları da seversin? ” “evet”

Dursun : “O zaman o kızlarla yatmayı da istersin? ” “evet”

Dursun : “İşte aristo mantığı budur Temel’ciğim. ”

Bu olay Temel’in kafasına yer etti. Yolda rastladığı birini çevirip sordu:

- “Kardeş senin akvaryumun var mı? ”

Adam : “Hayır birader.”

Temel : “Ulan sen ipne misun?”

                                              ----------------------o--------------------

ÖKSÜRÜK  (29)

Temel boğmaca hastalığına yakalanmış. Acayip bir şekilde öksürüyormuş Sonunda doktora gitmeye karar vermiş. Doktorun odasına

girmiş. Doktor Temel’i muayene etmiş ve şöyle demiş;

- “Bu vereceğim ilacı günde 3 kez alacaksın va bir hafta sonra kontrol için tekrar bana geleceksin”.

Ancak doktor Temel'e yanlışlıkla güçlü bir müshil ilacı vermiş. Temel aradan 2 gün geçtikten sonra dayanamayarak doktora tekrar gitmiş. Doktor Temel'e

- “Öksürüğün nasıl oldu?” diye sormuş. Temel doktorun suratına bakarak şöyle demiş

- “Cendime cüvenemeyurum ki  öksüreyum doktor bey”.

                                                  --------------------o----------------

POKER  (30)

Temel bir dostunun evindeki poker partisine davet ediliyor. Soruyorlar kendisine. Poker bilmediğini söylüyor. Ev sahibi Temel’i yanına çekiyor:

- “Bak Temel. Pokerde amaç Asları, Papazları, Kızları falan uyumlu olarak biriktirmeye çalışmaktır. Tüm kâğıtları Kupa Floş'u keser. ” Temel merak eder ve;

- “Kupa floş ne demek oluyor? ”

- “Kupa floş çok müthiş bir eldir. Kupa 10, kupa vale, kupa kız, kupa papaz ve kupa asından oluşur. O eli bulana karımı bile veririm. ” Neyse geçiyorlar bir masaya oyunu seyrederlerken birisinin işi çıkıyor. Yerine Temel’i oturtuyorlar. Kâğıtlar dağıtılıyor. Temel ilk kartı açıyor Kupa as. İkinci, kupa kız, kupa 10, kupa papaz veeee kupa vale. Birinci oyuncun eli iyi olacak ki rest diyor. İkinci pas, üçüncü de pas sıra Temel’de Temel ev sahibinin kulağına eğilip soruyor:

- “Ha senun karı hangisidur daa?”

- “Karşı masada oturan sarışın.”

Temel düşünüyor veeee konuşuyor:

-       “Bu da PAS.”

                                                  ------------------o----------------

ROMAN  (31)

Temel kırtasiyeye girmiş. Bilgiç bilgiç:

- “Bana bir roman lazım. ”

Kırtasiye tezgâhtarı sormuş:

- “Efendim ağır mı olsun hafif mi? ”

Temel:

-       “Fark etmez canım. Nasıl olsa arabam dışarıda.”

                                                      -------------------o---------------

SAHTE PARA  (32)

Marketin birine bir turist gelmiş bir şeyler almış, sonra Türk parası çıkaramamış dolar uzatmış kasadaki adama. Adam para sahte mi değil mi diye kuşkuya düşmüş. Paranın orasına burasına bakmış. Evirmiş çevirmiş anlayamamış sahte olup olmadığını. Bakmış böyle olmayacak parayı sırada bekleyen Temel'e uzatmış.

- “Bir de sen bak hele” demiş.Temel paranın bir altına bir üstüne bakmış sonra masanın üstüne atmış ve

- “Bu para sahte” demiş. Herkes şaşırmış, nasıl anladın bu kadar çabuk demişler. Temel de: -

“Bunun üstünde Atatürk resmi yok” demiş. 

                                                    --------------------o------------------

SAKSAFON  (33)

 Temel İstanbul'a ilk kez gelmiş ve köyünde methedilen sinek barı arayıp durmuş. En sonunda sinek barı bulmuş ve içeri girmiş. İçkisini içerken kendi kendine düşünmüş

- “Ulan bu sinekli barın ne özelliği var herkes methetti hiç bir özelliği yok” İhtiyaçtan tuvalete gittiğinde bir de ne görsün pisuar altındanmış. “demek buranın özelliği buymuş” demiş. Geri dönüp içkisini içmiş. Ertesi akşam yine gelmiş. İçkisini bitirince tuvalete gitmiş ki altın pisuar orada yokmuş. Kızgın bir şekilde geri dönmüş. Barmene çatmış:

- “Hani buranın altın pisuarı kardeşim bir özelliğiniz vardı o da yok şimdi” Barmen kenarda duran iri yarı birine seslenmiş:

-       “Abdullah abi gel gel ,dün akşam senin saksafona işeyen adamı buldum.”

                                                -------------------o--------------------

SOL SİNYAL  (34)
     Temel arabasi ile Taksim Meydaninda dönüp duruyordu.
Ayni trafikçinin önünden besinci defa geçerken, polis de merak etti ve
Temel’i durdurup sordu:
   - Bir yeri mi ariyorsunuz? Niye meydanin etrafinda dönüp duruyorsunuz?  Temel:     

   - Sinyal takildi da

                                                        ----------------------o---------------------

 SOYGUN  (35)

Parasızlık bir gün Temel'in canına tak etmiş ve çok para kazanmak üzere Amerika'ya gitmeye karar vermiş. Hemen uçak biletini alıp ilk uçakla soluğu orada alıvermiş. Fakat görmüş ki orada para kazanmak onun hayal ettiği kadar kolay değil. Bakmış elindeki avucundaki de bitiyor bir banka soyup ülkesine kaçmaya karar vermiş. Gece olmuş. Temel bir bankaya girmeyi başarmış ve hemen önüne çıkan ilk kasayı açmış. Bir de bakmış ki kasada bir kase muhallebiden başka bir şey yok. Bu benim kısmetim diyerek yemiş muhallebiyi bir güzel. Gitmiş ikinci kasaya. Onu da açınca ne görsün bir kase muhallebi daha. Onu da yiyivermiş. Sıra gelmiş üçüncü ve son kasaya. Onu da açmış ve görmüş ki oda boş. Sadece bir kase muhallebi. Temel çok sinirlenmiş. Ama muhallebiyi de bir güzel yemiş. Bakmış para mara yok vazgeçmiş soygundan. Kaldığı otele geri dönmüş. Ertesi sabah gazetesini almış ve okumaya başlamış. Gazetedeki manşette şu yazıyormuş:

“AMERİKA'DAKİ EN BÜYÜK SPERM BANKASI DÜN GECE KİMLİĞİ BELİRSİZ KİŞİLER TARAFINDAN SOYULMUŞTUR! ”

                                                          -----------------o-------------------

SÜZME (36)

Temel'in 8 tane çocuğu varmış. Ama hepsi de birbirinden salak, geri zekalıymış. Temel ve karısı Fadime doktora gitmişler, durumu anlatmışlar. Böyle böyle biz artık çocuk istemiyoruz demişler. Doktor bunlara 1-2 kutu prezervatif vermiş. Nasıl kullanılacağını falan anlatıp yollamış. Neyse bunlar kullana kullana bir gün prezervatifleri kalmamış. Temel kara kara düşünmeye başlamış . Ne yapsak ne etsek diye Fadime 

" Dur ben sana dantelden örüvereyim demiş." Ölçüyü falan almış 1-2 gün içinde örmüş. Aradan 9 ay geçmiş. Temel ile Fadime nin 1 çocukları daha olmuş . Zamanla çocuk büyümüş, 9-10 yaşlarına gelmiş. Ama nasıl bir çocuk zeki mi zeki, fırlama mı fırlama . Önceki 8 ine hiç benzemiyor. Tüm sınavlarda birinci, sporda tüm şehrin en iyisi, köyün en zeki, en atılgan çocuğu olmuş. Bir gün Temel kahvede otururken sormuşlar. " Ya Temel senin 9 çocuğun 8'i deli mi deli bu sonuncusu nasıl oluyor da bu kadar akıllı oluyor? " Temel gerine gerine cevap vermiş;

 ''Süzme o süzme''

                                                              ----------------o--------------

ŞOFÖR  (37)

Temel kamyon şoförüdür. Yolda giderken kamyonun freninin tutmadığını fark ediyor. Kamyonu yoldan çıkararak durdurmayı düşünüyor ve bu sebeple yolun solunu kontrol ediyor. Yolun sol tarafında bir pazar yeri kurulu ve en azından 150-200 kişilik bir insan topluluğu var. Temel arabayı sol tarafa yoldan çıkaramayacağını düşünüyor. Yolun sağını kontrol ediyor ve sağ tarafta bir çocuğun oynadığını görüyor. Temel düşünüyor; çocuğa yazık olacak ama 150-200 kişinin içine girmektense bir can ile bu kazayı atlatırız diye düşünüyor ve dümeni sağa kırıyor. Akşam TV haberlerinde bir haber; Spiker bir kamyonun 150-200 kişilik bir pazar yerine girdiğini ve çok sayıda yaralı ve ölünün olduğunu anlatıyor. Temel de olay yerinde. Temel’e soruyorlar, bu iş nasıl oldu diye. Temel anlatmaya başlıyor;

“Her şey o çocuğun pazar yerine doğru kaçmasıyla başladı...”  

                                                      ------------------o----------------

TEMEL AMERİKADA İŞE GİRMEK İSTIYOR  (38)

Temel işe girmek icin Amerika’da FBI’ya başvuru yapmış,ancak başvurunun onaylanması için bir sınavdan başarılı olması gerekmiş. Sınav tarihi gelmiş ve Temel’de sırada bekliyormuş. Sınav sorumlusu ilk önce bir İngilize tabanca verip “içeride odada karın var ve sen görevin gereği onu öldüreceksin”, İngiliz içeride 5 dakika durup çıkmış ve” ben bunu yapamam” deyip oradan gitmiş. Aynı testi Fransız, İtalyan denemiş ancak hiçbiri görevi yapamamış. Sıra bizim Temele gelmiş “içeriye gir ve görevi tamamla” demişler, Temel tabancayı alıp içeri girmiş, 1 dakika sonra içeriden “tak, tak,tak, şangır,şungur” diye bir ses gelmiş.Temel dışarı çıktığında sormuşlar “neydi bu sesler” diye,Temel cevap vermiş “bu silah kurusıkıymış bende karıyı pencereden aşağı attım”

                                                          ------------------o-----------------

            TEMEL'İN GAZETESİ  (39)

Temel bir dağ başında oturuyormuş ve en büyük zevki günlük gazete okumakmış. Fakat tembelmiş ve gazete alabileceği tek yer oturduğu dağın eteğindeki bakkalmış. Bu iş için hep Fadime'yi gönderirmiş. Fadime bir gün sıkılmış ve pazartesi günü 7 tane o günün gazetesinden almış. Ve pazartesi günü bir gazete verip diğerlerini saklamış. Ertesi gün Temel gazete isteyince dün aldığı gazetelerden birini “ben çıkıyorum” deyip işlerini hallettikten sonra çıkarıp vermiş. Çarşamba günü yine Temel gazete istemiş Fadime yine işlerini halledip Temel'e gazeteyi vermiş. Perşembe günü yine Temel gazete istemiş Fadime yine vermiş. Akşama doğru Temel Fadime'yi çağırıp

“Fadime” demiş “Dünyada ne salak insanlar var; dört gündür aynı adam aynı yerdeki ağaca arabasını çarpıyor”.

                                                -------------------o-----------------

TARİKAT  (40)

Temel tarikata girmek için başvurmuş. Şeyhin karşısına çıkarmışlar. Şeyh Temel’e:

– “Olur, ama 3 hafta karınla yatmayacaksın” demiş. Neyse aradan üç hafta geçmiş ve temel şeyhin önüne tekrar gelmiş. Şeyh sormuş:

– “Temel tamam mı? Sabredebildin mi?” Temel:

– “Valla, ilk hafta hiç problem yoktu. İkinci hafta sabrım çok zorlandı ama dayandım. Üçüncü hafta, benim karı üst raflardan bir iki paket almaya çalışıyordu, hatunun bacakları gözükünce içim gitti. Daha sonra paketler yere düştü. Benim karı da paketleri almak için eğilince dayanamadım.” Şeyh:

– “Aaaa olmadı şimdi. Biz seni tarikata alamayız.” Temel:

– “Sittiret tarikatı! Bizi artık Migros’a da almıyorlar!”

                                                              -----------------o--------------

  TECAVÜZCÜ  TEMEL  (41)

Temel bir kadına tecavüz suçundan yargılanmaktadır.
Savcı bütün hiddeti ile iddianameyi okumakta, yüklenmektedir Temel'e;
"Bu ırz düşmanını, bu namussuz insanı toplumda barındırmayalım. Atalım içeriye yıllarca süründürelim.
Yazık şu zavallı kadıncağıza bakın ne kadar da masum. Utanmaz adama en ağır cezayı verin hâkim bey" .
Hakim döner Temel'e;

 "Ne diyorsun bu duruma?"der. Temel ,savcinin bu kadar yüklenmesinden şaşkın bir halde cevap verir:

Haçim bey, penum anlamadiğum pen ha bu gariyu mi si..um, savciyu mi ?

                                                        -------------------o---------------

TEMEL AVDA  (42)
>> Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,
- Ha pu netur, soyulmuş tavşani nasil avlaysun?
- Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm oniiiiii..

                                             ---------------------o---------------                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                TEMEL ÇIPLAK  (43)

Temel’in biri bir gün denize gider, soyunur elbiseleri sahilde bırakır. Çırılçıplak girer denize epey yüzdükten sonra döner gelir sahile bakar elbiseler yok. Çaresiz bir eli önde bir eli arkada adem gibi eve gider. Yolda yaşlı Temel’lerden birisi görür sorar uşağım bu ne hal Temel durumu anlatır yaşlı Temel

-       “Ula salak uşağım yüzünü kapat oni kim tanıyacak” der

                                                   -----------------o--------------

TEMEL FUTBOLCU  (44)
Temel ile dursun futbolcuymuş. 
Bir gün sohbet ederken temel sormuş:

- La dursun ...öbür dünya da futbol varmıdır ? Dursun:

- La bende bilmeyrum. Kim önce ölürse öte kine mektup yazsın. ve dursun ölmüş.

Temele mektup gelmiş:

- La temel saa bir eyi bide kötü haberim var eyisi burda futbol vardır. Kötüsü bu haftaki maçın kadrosunda sende varsın

                                                -------------------o-----------------

TEMEL HACCA GİDER.  (45)

Temel bir gün hacca gitmeye karar verir. Fadime'ye gelir,

- Hakkını helal et ben hacca gidiyorum, der. Fadime de,

- Bir şartla der, beni de götürürsen. Temel ikna edemez Fadime’yi.

- Tamam, gel o zaman annelerimizle helalleşelim, der. Temel'in annesine giderler,

- Anne hakkını helal et biz hacca gidiyoruz, der. Annesi de,

- Bir şartla, beni de götürürsen. Temel onu da ikna edemez.

- Tamam, der. Hep birlikte Fadime'nin annesine giderler.

- Hakkını helal et biz hacca gidiyoruz, der. Kayınvalide de aynı şekilde,

- Bir şartla beni götürürsen, der. Temel çaresiz. Üçünü de alıp hacca gider. Haccın gereklerini yerine getirirler. Dönecekleri gün herkes son ibadetlerini ve tövbelerini yapmak için odalara geçer. Temel odasına giderken annesinin tövbesin duyar,

- Allahım beni affet Temel’in babasını 4 kez aldattım. Temel inanmıyorum diyerek odasına doğru yürür. İkinci odada kayınvalidesinin tövbesini duyar,

- Allahım beni affet. Fadime’nin babasını 8 kez aldattım. Temel duyduklarına inanamaz. Son odada Fadime'nin tövbesini duyar:

- Allahım beni affet Temel'i 1kez aldattım. Temel büyük bir şok içerisinde odasına kapanır dizlerinin üstüne çökerek başlar tövbe etmeye,

- Allah’um sen onları boş ver esas benu affet. Senun huzuruna bu kadar orospuyu getirdigum içun...

                                                      -------------------o-------------

        TEMEL İLE EVA   (46)

        Temel, çok güzel bir rus kadınıyla evlenen Dursun’un karısına fena halde kafayı takmış. Ne yapsam  da bu kadınla birlikte olsam? diye içi içini yiyormuş. Bir gün temel dayanamayıp Eva’nın yanına gitmiş.

       -Temel: Senden çok hoşlandım seninle birlikte olmak istiyorum.

        -Eva: Hay hay, tabii neden olmasın ama 100 dolarını alırım. Müsait olunca da ben seni ararım gelirsin. Ertesi gün eva, Dursun işe gittikten sonra temeli aramış. Eva:

       - 100 doların hazırsa hemen gel demiş. Temel:

        - Hazır hazır, hemen geliyorum. Temel 100 dolari Eva’ya verdikten sonra işi bitirmişler ve Temel evden çıkıp gitmiş. Akşam dursun eve geldiğinde; Dursun:

          -Hanım temel bugün buraya geldi mi ?Eva:

           - Şeeeyyy geelldiii deee.. Dursun:

           - Peki sana 100 dolar verdi mi ? Eva:

           - Şeyyy dursunnnn verdii ama dinlee beni biiii yaaa....Dursun:

           - Temel sabah koştur koştur yanıma geldi. "Dursun bana acil 100 dolar lazım. Öğleden sonra size uğrar yengeye bırakırım." dedi. Ulan bu temel çok dürüst adam ya!

                                               -----------------o------------

TEMEL İLE YUNAN ASKERİ  (47)

Temel askerliğini yunan sınırında yapıyormuş.Temel’in canı çok sıkılıyormuş. Yunan’a bir ıslık çalmış elleriyle “Havacı mısın?” işareti yapmış,Yunan aldırmamış.Bir ıslık çalmış elleriyle “Karacı mısın?” işareti yapmış, Yunan aldırmamış. Bir ıslık daha çalmış “Denizci misin?” anlamında yüzme işareti yapmış, yunan aldırmamış. Bir ıslık daha çalmış. El hareketi yaparak “Topçu musun?” demiş, yunan aldırmamış.Bir ıslık daha çalmış “Gözcü müsün?” anlamında dürbün işareti yapmış, yunan aldırmamış.Nöbetler değişmiş sıra yine Temel’le Yunan’a gelmiş.Yunan’a hadi sınıra git demişler yunan da:

– “Ben oraya gitmem. Orada bir deli Türk askeri var, bana hava kararınca yüzerek gelip sana bir koyacam gözlerin fırlayacak diyor..”

                                                     ----------------o----------------

KABIZ
Temel kabız olmuş ve en yakın arkadaşı Dursun'u yanına alarak doktora gitmiştir. Doktor muayene ettikten sonra reçeteye bir fitil yazar eczaneye gönderir. Eczaneden fitili alırlar ve eve gelirler. Ancak ne Dursun'un ne de Temel'in fitilin ne olduğu ve ne işe yaradığı konusunda bir fikirleri yoktur. Dursun eczane telefon numarasını çevirir ve eczacı ile görüşmeye başlar;
- Eyi günler. Arkadaşum kabuz idu. Biraz once sizden bir çubuk alduk.
- Evet. Nasıl yardımcı olabilirim ?
- O çubuğu ne edeceğidu ?
- Anüs yolu ile uygulasın efendim.
- Peki.
Dursun telefonu kapatır. Ama yolunda gitmeyen bir şey daha vardır. Ne Temel ne de Dursun anüsün ne olduğunu bilmemektedirler. Dursun eczaneyi yeniden arar ve aynı eczacıyla görüşmeye başlar;
- Sizi yine rahatsuz edeyrum. Bizum Temel bu çubuğu ne edeceğidu ?
- Anüs yolu ile uygulasın efendim. Makattan yani.
- Makattan mı ?
- Evet makattan.
Dursun telefonu kapatır. Ama yolunda gitmeyen bir şey daha vardır. Ne Temel ne de Dursun makatın ne olduğunu bilmemektedirler.
Dursun yeniden eczaneyi aramak konusunda tereddütlüdür. Eczacının artık kızacağını düşünürler. Bir süre aramazlar. Temel'in yoğun ısrarı sonucu Dursun numarayı yeniden çevirir ve eczacıyla yeniden konuşmaya başlar;
- Afedersunuz yine ben. Temel bunu ne edeceğudu ?
- Götüne soksun götüne !
Dursun telefonu kapatır ve Temel'e sitem eder;
" Ben dedim sağa bu herif kesin kizacak diye "
                                        ----------------------o------------------                                     

 TEMEL OTELDE  (49)

Temel, seyahate çıkmış. Uzun zaman evinden ayrı kalmış. Bir akşam bir kente gelip küçük bir otele inmiş. Odasına yerleştikten sonra, aşağıya telefon etmiş. Telefonu otelin sahibi açmış.

Temel, ne istediğini söylemiş:
“Bana bir fahişe bulup gönderin.”
Bunu söyledikten sonra telefonu kapatmış. Otelin sahibi şaşırmış. Yanında duran karısına dönmüş: “Demin gelen müşteri kadın istiyor…”
Otelin sahibinin karısı öfkeden deliye dönmüş:
“Terbiyesiz adam, ne zannediyor bizim otelimizi. Hemen git o müşteriye ağzının payını ver…”
Otel sahibi, müşteriye ağzının payını verme fikrini pek tutmamış:
“Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer…”
Kadın çok sinirliymiş:
“Sen gitmezsen, ben gider söylerim…”
Ve, hışımla merdivenleri çıkıp Temel’in ağzının payını vermeye gitmiş. Kocası da aşağıda bekliyormuş. Yukardan gürültüler gelmeye başlamış. Onbeş yirmi dakika sonra Temel aşağıya inmiş. Üstü başı yırtılmış, yüzü tırmıklanmış…Otelcinin yanına gidip bir güzel çıkışmış:
“Ne biçim kadın göndermişsin be. İstemem diye tutturdu. Becerene kadar anam ağladı.”

                                                                                                                                                                                                      ----------------o--------------                  

TEMEL ÖLÜNCE  (50)

 Temel ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Karısı fadimeye sorar

-Fadime, ben ölünce yeniden evlenecekmisin ? Fadime de Temel üzülmesin diye evet cevabını verir. Bunun üzerine Temel

-Onu benim kadar sevecekmisin ?

-(ağlayarak) Evet

-Onu eve alacakmısın ?

-Evet

-Ona güzel yemekler yapacakmısın ?

-Evet Temel'im.

-Ona sarımsaklı yoğurtlu mantı da yapacakmısın ?

-ONU  SEVMEZ.

                                                  -----------------o------------

TEMEL TAHLİLDE  (51)
 Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar:
- Hayrola hemşehrim!.. Neden ağlıyorsun? Adam :
- Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler. der. Bu sefer Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Ne olduğunu anlayamayan adam Temel'e sorar :
- Hayırdır hemşehrim. Sen niye ağlamaya başladın? Temel cevap verir :
- Ben de  idrar tahlili yaptırmaya geldim.de…

                                             ---------------------o-----------------                     

TEMEL TAKSİ DURAĞINDA (52)
Temel taksi durağında gece nöbetçisidir. Kadının biri çıplak olarak bizim Temel’in taksisine biner. Temel ikide bir dikiz aynasından kadına bakıyor...
Kadın: “Ne bakıyorsun sen hayatında hiç çıplak kadın görmedin mi?” diye çıkışınca
Temel boynunu büküp cevap vermiş:
“Haçan ondan deyuldur daa.. Parayi neredan çikaracaksun diye bakayrum!”

                                                   ----------------------o------------------

TEMEL VE AYI  (53)

Temel bir gün meyhanede dertli dertli içiyormuş. Onu gören Dursun :
- Ne bu hal, demiş. Temel :
- Bos ver, demiş. Dursun ısrar etmiş, Temel dayanamamış ve başlamış anlatmaya:
- Hani ben bir zaman Afrikaya gitmiştim ayı avlamaya. Hatırladın mı? Bayağı da uzun kalmıştım hatırlarsan... Avlanmak için günlerce gezindim ve sonunda buldum avlayacak bi ayı ama tam ateş edecekken tüfek bozuldu. Ben de kaçarken uçurumdan aşağı düştüm...
- Eeeee, demiş Dursun, Sonra...
- Her tarafım kan revan içinde komaya girmişim. Sonra ayı beni yuvasına götürdü. Yaralarımı yaladı, balla, sütle besledi beni, iyileştikten sonra da bana tecavüz etti aylarca...
- Buna mi üzülüyorsun, takma kafanı ya bak bu kadar zaman geçti. Çoluk çocuğa karıştın, mutlu bir hayatın var, demiş Durmuş. 
Temel :
- Bu da hayat mı be birader... O Afrikada ben burda...

                                                 -------------------o----------------

TEMEL VE AYI  (54)

Temel bir gün meyhanede dertli dertli içiyormuş. Onu gören Dursun :
- Ne bu hal, demiş. Temel :
- Bos ver, demiş. Dursun ısrar etmiş, Temel dayanamamış ve başlamış anlatmaya:
- Hani ben bir zaman Afrikaya gitmiştim ayı avlamaya. Hatırladın mı? Bayağı da uzun kalmıştım hatırlarsan... Avlanmak için günlerce gezindim ve sonunda buldum avlayacak bi ayı ama tam ateş edecekken tüfek bozuldu. Ben de kaçarken uçurumdan aşağı düştüm...
- Eeeee, demiş Dursun, Sonra...
- Her tarafım kan revan içinde komaya girmişim. Sonra ayı beni yuvasına götürdü. Yaralarımı yaladı, balla, sütle besledi beni, iyileştikten sonra da bana tecavüz etti aylarca...
- Buna mi üzülüyorsun, takma kafanı ya bak bu kadar zaman geçti. Çoluk çocuğa karıştın, mutlu bir hayatın var, demiş Durmuş. 
Temel :
- Bu da hayat mı be birader... O Afrikada ben burda...

                                                  ---------------------o---------------

TEMEL’İN KÖPEĞİ  (55)

Temel’in bir köpeği varmış. Bu köpeği öyle bir eğitmiş ki Temel’in söylediği şeyi yapıyormuş. Temel Dursun’la muhabbet ederken köpeğine 2 TL verir ve demiş ki git bana gofret al. Köpeği kısa süre sonra elinde 1 tane gofretle gelmiş. Bu durum Dursun’un ilgisini çekmiş. Bir gün Dursun kahvede otururken Temel’in köpeğini görmüş ona 2 gofret alsın diye 4 TL verip bakkala yollamış. Beklemiş beklemiş köpekten haber yok sonunda Temel’i bulup demiş ki.

– Ula Temel senin o köpeğin hırsızdır 4 TL verdim 2 gofret alsın diye köpek bana hiç bir şey getirmedi.

Temel’de kahkaha atarak:

– Ula Dursun ona 4 TL verince haçan sinemaya gidiyor.

                                                       ------------------o----------------

   TEMELİN DERDİ  (56)

Temel'in derdi buyukmus. Aleti artik is gormez durumda imis. 
Derdine care arayan Temel'in gittigi son doktor: 'Elimde su anda 24-25 yaslarinda, 
yeni ölmüş bir gencin organi var istersen onu sana naklederim. Ben tip tarihine gecerim, 
sen de piril-piril bir alete sahip olursun.''..

Temel teklifi kabul etmis. Gayet basarîli bir ameliyat ve nekahat doneminden sonra taburcu 
olup evine yollanmis.
Bir ay sonra kontrola gelen Temel'e doktor ''Nasil.?..'' diye sormus,
''Mukemmel'' yanitini almis. 
Işi saglama almak isteyen doktor, Temel'i disari cikartip, karisina sormus.
Kadin: ''Nerdee..''demis, "Tık yok.''.. 
Kafasi karisan doktor Temel'i tekrar iceriye alip yine ''Mukemmel'' cevabi ile karsilasinca 
dayanamamis : ''Ama yenge öyle demiyor'' deyince, Temel hiddetle ayaga firlamis:
''Ulan, elalemin s*ki ile kendi karimizi mi s*kecegiz..?

Mükemmel dedük ya!

                                                         -------------------o----------------

TEMELİN İNGİLİZCESİ  (57)

                Temel  İngiltere’ye gezmeye gidecekmiş.Tabi İngilizce bilmediği için hemen Dursun’a koşmuş;

               -Ula Dursun ben İngilizce bilmeyrum.Ha pen onlarla nasıl anlaşacağum? Dursun’da

               -Onlarla konuşunca her cümlenin sonuna ‘’ing’’ koy.Onlar senin ne demek istediğini anlarlar.Demiş.Temel ingiltereye gitmiş.Çay içmek içinBir kafeye oturmuş ve Dursun’un dediği gibi yapmış.Bir garson çağırmış

               -Sen baa bir çay veriying demiş.Garson şaşkın şaşkın gitmiş hemen bir çay getirmiş Temel’e vermiş.Temel de garsona bak ben ne güzel İngilizce konuşuyinğ.Değiling.diye sormuş.Garson da;

               - Ben Türk olmaying sen nah içerdin çaying.

                                                      -------------------o---------------

           TEMELİN KARISI  (58)

           Temel'in karısı köyündeki doktorla işi pişirmiş..  Bu durum herkesin diline düşmüş ama kimse Temel'e söyleyemiyor.. Herkes nasıl anlatacağız bu isi derken Dursun atlamış; - Merak etmeyin uşaklar ben söylerum.. Akşam olmuş Temel kahveye gelmiş, Dursun söyle bi gerinip köşeden yüksek sesle temele doğru bağırarak;

          -Ha Temel uşağum, senin Fadime ne zaman profesör olayi daaa..?

          -Ula Tursun şaşırdın mu, benim karı daha okumayı bile sökemedu, profesör olmak nerden ciktu..?

          -Ne pileyumm; köyde herkes Fadime yüksek lisansını yaptı, doktora veriyor diyorlar da ondan sormuşumdur...

                                                                  -------------------o--------------

           TEMELİN KARISI  (59)

           Temel'in karısı köyündeki doktorla işi pişirmiş..  Bu durum herkesin diline düşmüş ama kimse Temel'e söyleyemiyor.. Herkes nasıl anlatacağız bu isi derken Dursun atlamış; - Merak etmeyin uşaklar ben söylerum.. Akşam olmuş Temel kahveye gelmiş, Dursun söyle bi gerinip köşeden yüksek sesle temele doğru bağırarak;

          -Ha Temel uşağum, senin Fadime ne zaman profesör olayi daaa..?

          -Ula Tursun şaşırdın mu, benim karı daha okumayı bile sökemedu, profesör olmak nerden ciktu..?

          -Ne pileyumm; köyde herkes Fadime yüksek lisansını yaptı, doktora veriyor diyorlar da ondan sormuşumdur...

                                                               -----------------o----------------

TEORİ VE PRATİK  (60)

Bir gün oğlu Temel’e gelmiş ve teori ve pratik arasındaki farkı iyi anlamadığını ve bir örneğe ihtiyacı olduğunu söylemiş. Bunun üzerineTemel: 

- “Annene ve ablana git onlara 500,000$ karşılığında bir arap şeyhi ile bir gece geçirip geçirmeyeceklerini sor” demiş. Oğlan önce annesine sonra da ablasına aynı soruyu sormuş ve her ikisinin de kısa bir tereddütten sonra kabul ettiğini öğrenmiş ve Temel’e geri dönmüş

- “Sordum baba”

- “Ne dediler? “

- “Her ikisi de kısa bir tereddütten sonra kabul etti” Temel şöyle bir düşünmüş ve

-       “Bu demek ki oğlum bankada teorik olarak 1.000.000 $'ımız var, pratikte ise evde iki orospu bulunuyooo!”.

                                                           -----------------o----------------

 TREN  (61)

 Temel ve iki arkadaşı İstanbul'dan Trabzon'a gitmek üzere tren garına giderler. İlk Trabzon treni 1 saat sonradır, bileti alırlar. Ne yapalım bir saat diye düşünürken yemeğe gitmeye karar verirler. Yemekte sohbet, muhabbet saate bir bakarlar ki 1 saati geçmiş. Hemen koşarlar tren garına ama tren gitmiş. Yine bilet alırlar 1 saat sonrası için. Ne yapalım vakti nasıl geçirelim derken kahveye giderler. Çaylar kahveler sohbetler uzar da uzar ve saate baktıklarında 1 saat olmasına 5 dakika vardır. Hemen koşarlar gara ama trene yetişemezler. Gişeye gidip sorarlar yine Trabzon'a gidecek tren var mı diye. Gişedeki adam

- “Bakın bu son tren eğer bunu da kaçırırsanız Trabzon'a bugün dönemezsiniz” demiş. Bileti almışlar yine sıkılmışlar ne yapalım ki derken pastaneye gitmeye karar vermişler. Pastalar, kekler, çörekler muhabbet derken saate bir bakmışlar ki 1 saat olmak üzere hemen koşmuşlar gara. Tren yeni hareket ediyor, içlerinden biri uzun ilk vagonu yakalamış, diğeri orta boylu son vagona tutmuş. Tren gitmiş, Temel oturmuş yere başlamış gülmeye. Gişe memuru yanına gelmiş.

- “Sen ne garip adamsın. 3 treni kaçırdın, arkadaşların gitti, sen kaldın, ağlayacağına gülüyorsun be adam. ”

Temel : “Uy hemşerum onlar beni geçirmeye geldiydu ben ona güleyrum” demiş.

                                                          ---------------------o------------------                                

UZAYLILAR  (62)

 Temel evde radyo dinliyormuş. Birdenbire yayın kesilmiş spiker duyuru yapmaya başlamış:

- “Sayın dinleyiciler: Dünyamıza uzaylıların indiği bildirilmiştir. Konu araştırılmaktadır. Lütfen ikinci bir emre kadar evlerinizden çıkmayınız, kapıları kilitleyiniz, perdeleri kapatınız.” Temel bunun üzerine hemen kalkmış, tüm kapıları ve pencereleri gözden geçirip radyonun başına dönmüş. İki saat sonra yeni bir duyuru yapılmış:

- “Sayın seyirciler, uzaylıların kötü niyetlerinin olmadığı, dünyamıza dostane amaçlarla geldikleri ve küçük kırmızı yaratıklar oldukları belirlenmiştir. Lütfen dışarı çıkınız ve gördüğünüz ilk küçük kırmızı yaratıkla kontak kurunuz. ”Temel dışarı çıkmış, biraz yürümüş, yolun kenarında küçük kırmızı bir yaratık görmüş. Sormuş:

- “Merhaba, kimsindur, ne yapaisun? ”Yaratık cevap vermiş:

-       “Ben Dursun,Dursun. Siçayrum.

                                             ------------------o-----------------

UZUNLUĞUNU VERDİ  (63)

İki boyacı olan Temel (kısa boylu) ile İdris (uzun boylu), bir bayrak direği boyama işini almışlar. Bu iş için ne kadar boya alacaklarını hesaplamak için direği ölçmeye çalışmışlar. Çapını ölçmek kolay olmuş ama yüksekliği? Onu ölçmek için Temel İdris'in omuzlarına çıkmış ama direğin tam tepesine ulaşamamış. İdris;

- “Ben senden uzun boyluyum. Bir de ben deneyim” deyip Temel'in omuzlarına çıkmış ama gene aynı sonuç. Oturup ne yapacaklarını düşünürken yanlarına iriyarı bir adam yaklaşıp ne yaptıklarını sormuş. Temel'le İdris sorunu anlattıktan sonra, adam direği yerden güç bela söküp yere yatırmış. Boyunu ölçüp tekrar yerine diktikten sonra yoluna devam etmiş. Gittikten sonra İdris'le Temel bakışıp gülüşmüşler:

- “Aptal herife bak! Biz ona yüksekliğini sorduk o bize uzunluğunu verdi.”

                                                   ------------------o----------------

 VESİKALIK FOTOĞRAF  (64)
TEMEL memuriyet sınavını kazanmış. İşe başlamadan önce bazı belgeler ve 8 adet vesikalık fotoğraf istemişler.
Temel sormuş;
- Vesikalık fotoğraf nedir?
- Belden yukarısını gösteren fotoğraf.
Temel “Tamam” demiş ve arkadaşı İdris’i aramış.
- İdris, yarın deniz kenarına gel. Ben çukur kazıp yarı belime kadar gireceğim. Sen de belden yukarı fotoğrafımı çekeceksin.
İdris sabah erkenden gelmiş. O da ne? Temel 8 tane çukur kazmış! Dayanamayıp sormuş;
- Temel o da ne?
- Yahu İdris, 8 tane vesikalık fotoğraf istediler ya... Sekizine de girip çıkacağım.
İdris dayanamamış;
- Temel ne aptal adamsın öyle.. Sekiz çukura ne gerek vardı. Bir tane yeterdi. Baksana... Ben 8 tane fotoğraf makinesi getirdim!

                                                      ------------------o----------------                                                                                     

  YURTDIŞI  (65)

Temel evlenmiş, aradan yıllar geçmiş ama temelin karısı Temel'e baştan beri sıcak davranmıyormuş Temel karısından şüphelenmiş ve birgün karısına demiş ki; karıcım ben yurt dışına gidiyorum. Karısıda tamam temel demiş.Temel sabah valizini almış ve dışarı çıkmış aradan on beş dakika geçmiş karısıda çıkmış.Temel geri içeri girip hemen tavan arasına geçmiş.Bir süre sonra karısı ile Dursun içeri girmiş ve hemen işe başlamışlar.Bunları gören Temel kendi kendine başlamış konuşmaya ''ah ula Dursun şimdi yurt dışında olmasaydım sana gösterirdim.''   

                                                              ------------------o-----------------

TEMEL’İN KIZI

Temel  ile Fadime kızlarını evlendirirler.Düğün sonrası  5-6-8 gün geçer fakat kızdan hiçbir haber yok. Özlem ve merak birbirine karışır ve Fadime dayanamaz. Temel’e

-Ula Temel  bak bir hafta oldi hiçbir haber yok. Temel;

-Fadime ha bunlar yeni evli olur böyle der. Konuyu kapatır,fakat bir taraftanda ha bire Temel’i sıkıştırıp durur. 10 günün sonunda Temel’e  çatkapı kızının evine gideceğini söyler ve gider kapıya dayanır.Fadime Kapıyı açan kızını çırlcıplak görür ve yüzünü çevirir.

-Ha uşağum bu ne hal sen hiç utanmayasun da bu vaziyette kapı açaysun.Kızı cevap verir.

-Anacuğum sen de çok cahilmişsin. Ben çıplak değilim ki bu benim aşk elbisem der.Bunun üzerine Fadime;

-Peçi uşağum çekil çekil gelmişken damadımı da bakayum. Salona geçer ki ne görsün, damat Fadime gibi çıplak hemen yüzünü kapatır.

Ha uşağım bu ne hal böyle diye damada söylenir. Damat;

Anacuğum ha sen çok cahil kalmışsın bu aşk elbisem der. Fadime ise bu arada kendi kendine ‘’ Akşama evde ben de Temeli aşk elbisesiyle karşılayacağum’’ diye söylenerek gider. Akşam olur Temel kapıya dayanır ve Fadime aşk elbisesiyle Temel’e kapıyı açar Temel şokta. Kendine gelen Temel hemen Fadimeye dönerek;

-Fadime bu ne hal sen hiç utanmayasun, böyle  çıplak  dolaşayusun. Fadime hemen cevabı yapıştırır.

Ooooo Temel sen de çok cahilsin. Bu benim aşk elbisem der. Temel bir anlık duraklamadan sonra:

Eee Fadime giyeysun giyeysun iyi de bari biraz ütü vursaydun…


      

                                             -----------------------o---------------------  

                                       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



 

 


 

 

         

 



 

 

__._,_.___

 




KARIŞIK FIKRALAR

       10 ÇOCUK  (1)

      Kadının biri, sayıları'10 tane' olan çocuklarını anasınıfına yazdırmak için başvurmuş ve okulun müdürü kayıt yapması için kadından çocukların isimlerini istemiş. Kadın da "Ahmet" demiş. Müdür bey şaşırarak:

     - Nasıl ahmet yani hepsinin ismide Ahmet mi?! Kadın gayet emin bir şekilde:

     - Evet. Müdür:

     - Peki hanımefendi zor olmuyor mu karıştırmıyor musunuz?! Kadın:

     - Yooo! bilakis kolay oluyor. "Ahmet yemeğe" diyorum; hepsi birden geliyor, "Ahmet çıkıyoruz" diyorum; hepsi birden hazırlanıyorlar. Müdür şaşkınlıkla dinlemekte ve kadına:

     - Peki bayan özel iş vermen gerekiyor ise napıyorsun?! Kadın:

     - O ZAMAN SOY İSİMLERİ İLE çağırıyorum!

                                               --------------------o---------------------

12 ve 14  LÜK AMCAOĞULLARI  (2)

On iki yaşındaki oğlan, on dört yaşındaki amcaoğluna soruyor:

- Abi ablam yakında nişanlanıyor biliyorsun...

- Yaz sonu nikâh varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.

- Ben sana bir şey sormak istiyorum...

- Söyle...

- Bu nişan dedikleri ne? Evde sordum, 'Eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.

- Hıııım... Zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım.. Diyelim ki Şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. Sana bir bisiklet alıyorlar ve 'Haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. İşte Şubat ile Haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor.

-Haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. Peki dokunmaya izin var mı?

- Vallahi onu ben de tam olarak bilemiyorum; binmek kesin kes yasak da, galiba ziliyle miliyle oynayabiliyorsun!..

                                           ----------------------o------------------------

32 DOLAR  (3)

 Orta yaşlı bir çift, doktora gitmişler:

- Doktor sevişirken bizi izler misiniz? demişler.

Doktor şaşkın şaşkın bakmış demek bir sorunları var.

Tıp adamı olarak yardım etmek zorunda:

- Peki, demiş.

Çift yatağa uzanmış doktor izlemiş ve teşhisi bildirmiş:

- İkiniz de gayet sağlıklısınız, Sevişmeniz fevkalade merak edecek bir şey yok. Viziteniz 32 dolar bu da faturanız.

Ertesi hafta çift yine gelmiş doktora "sevişirken bizi izle "diye. Gene izlemiş doktor. Gene sorun yok. Gene vizite 32 dolar. Her hafta çift randevu alıyor, geliyor, sevişiyor. Parayı ödüyor, çıkıp gidiyor. Bir türlü bir şey bulamayan doktor sonunda dayanamamış:

- Bana biraz yardımcı olun sıkıntınız ne söyleyin?.

Adam cevap vermiş:

- Herhangi bir sıkıntımız yok bir şey bulmanızı da istemiyoruz. Bu kadın evli, onun evine gidemiyoruz.Ben de evliyim benim eve de gidemiyoruz. Hilton geceye 178 dolar istiyor. Sheraton 182 dolar. Buraya ise sadece 32 dolar ödüyoruz üstelik sağlık sigortamız bu 32 doların 26 dolarını bize fatura karşılığı geri ödüyor.

                                                         ---------------o----------------

 

85 YAŞINDAKİ ADAM  (4)

85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
Doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:
Doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"
Adam- "Evet,eşim.”
Doktor- "Ama bayan 25 yaşlarında..."
Adam- "Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"
Doktor- "Yoo, aklıma benim dedem geldi de."
Adam- "Nesi varmış dedenizin?"
Doktor- "Kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi Israr etti ve hazırlandı. E, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü..."
Adam- "Olur mu, başkası vurmuştur onu."
Doktor- "Ben de onu demeye çalışıyorum işte .. başkası vurmuştur
 

                                                  ---------------------o------------------

200 DOLAR  (5)

Adam barda gördüğü güzel bir bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve, "biraz konuşabilir miyiz,acaba?" dedi. Kız birden haykırdı:
 "Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!" Adam utancından yerin dibine girmişti. Herkes ona bakıyordu. Gitti ve masasına oturdu. Bir süre sonra kız ona yaklaştı.
Gülümseyerek, "Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyordum. " dedi. Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi:
 "Neeee? Gecesi 200 dolar mı? Deli misin sen?"

                                             ----------------o---------------

  

300 ORUSPU  (6)

 Kadının biri kocasini devamli aldatiyormus.
Evde sevgilisiyle yatakta oynasirken, aniden evin  giris kapisinin
açildigini duymus, panik içinde erken dönen kocasinin içeri girdigini ve yatak odasina dogru adimlarinin yaklastigini duymus.
-Allah'im ne olur beni kurtar! Yatagimdaki sevgilimi yoket, sonra dile benden ne dilersen, yapacagim...
Bir ömür gibi gelen bir aradan sonra, Allah'in sesi duyulmus:
-Ey günahkar evladim, bu arzunu gerçeklestirirsem karsiligi çok agir olur.
-Sevgilini su an yatagindan yok edersem, tam üçyil sonra ölücen demis!
Kadin düsünmüs, kocam beni yakalarsa nasil olsa üç dakikalik ömrüm var, üç yilda kim ölür-kim kalir, kabul ediyorum demis..
...Der demez, kadinin kocasi odaya girmeden sevgilisi yokolmus, kadin paçayi kurtarmis!............
 Aradan üç yila yakin zaman geçmis, kocasi günün birinde sürpriz yapmis!
-Karicigim demis, bak sana muhtesem lüks bir gemide tur bileti aldim.
Gemide sadece kadinlar olacak, bildigim tüm kadin arkadaslarin
tura katilacak, bol-bol eglenir hosça zaman geçirirsiniz.
Kadinin gemiye bindigi gün, Allah'in sevgilisini yokettiginin tam üçüncü yilina rast gelmis. Gemi aç k denize iyice açildiginda korkunç bir firtina patlamis, gemi su almaya baslamis, batti-batacak... Kadin vaktinin geldigini anlamis

-Allah'im tamam anlastigimiz gibi benim sonum geldi,ama digerlerine yazik günah degilmi?
Aniden gür bir ses duyulmus:
ORUSPULAR SİZİN HEPİNİZİ BİR ARAYA GETİRMEK İÇİN TAM ÜÇ AY UĞRAŞTIM...

                                           ---------o-------
4.500 DOLAR  (7)

                 Adamın biri bir gün Los Angeles’ta bir randevu evine gider ve oradan içeriye girer. Gayet mütevazi giyimli bu adamı görenler; biraz şaşırırlar, çünkü bu randevu evinde fiyatlar oldukça yüksektir. Adam içeriye girdikten sonra buyurun hoş geldiniz diyen görevliye, ben Irina ile görüşeceğim der. Birkaç dakika sonra adamı içeriye alırlar ve o esnada da oldukça güzel, uzun boylu ve alımlı bir bayan merdivenlerden aşağıya doğru inmektedir.

                  -Merhaba, beni sormuşsunuz diye adama yönelen kadın; adamdan geceyi seninle birlikte geçirmek istiyorum cevabını alır. Bu güzel ve alımlı kadın

                  -Tabi ki efendim, ancak şunu baştan söyleyeyim, benim fiyatım biraz pahalı, geceliğim 1500 dolar der. Adam paranın sorun olmadığını ve muhakkak geceyi onunla birlikte geçirmek istediğini söyler. Ve o geceyi kadınla birlikte geçiren adam, ödemeyi de sorunsuz bir şekilde halleder.
Ertesi gün yine aynı adam Los Angeles’taki bu randevu evine girer ve yine Irina ile görüşmek istediğini söyler. Karşısında yine aynı adamı gören Irina şaşırır ve buyurun efendim diye adamı karşılar.

                  - Geceyi seninle birlikte geçirmek istiyorum cevabını alan Irina, tabii ki efendim diye adama yol gösterir ve o geceyi de birlikte geçirirler. Irina ile geçirdiği bu.

2 özel geceden sonra çok mutlu olan adam, ertesi akşam yine aynı randevu evinin yolunu tutar.
3 gün üst üste aynı randevu evine gelip, aynı kadınla görüşmek isteyen bu adamı karşısında görenler; artık şaşırmaya başlarlar. Zira Irina’nın gecelik ücreti pahalıdır ve 3 gün üst üste buraya gelerek, bu parayı güçte görmezler adamı. Adam yine Irina’yı ister ve Irina yine adamın yanına gelir.

                  - Bakın, böyle sürekli müşterilerime indirim falan yapmıyorum, her gece geliyorsunuz ama bilginiz olsun der. Adamın paranın sorun olmadığını söyler ve geceyi yine birlikte geçirmek istediğini belirtir. Bunun üzerine gece boyunca birlikte olan çiftin aralarında şöyle bir konuşma geçer. Irina:

                   - Nereden geliyorsunuz, nerelisiniz? Adam:

                    - Moskova’dan geliyorum. Irina:

                    - Ya, benim kız kardeşim de orada oturuyor şuan, biz de oralıyız. Adam:

                    - Biliyorum, zaten bana 4.500 Doları size getirmem için o yolladı.

                                                              ----------------o-------------

ADAM VE ŞEMPANZESİ  (8)

               Adamın biri yetiştirdiği şempanzesi ile bir bara girmiş. Kendisine içecek bir şeyler söylemiş, bu orada şempanze de kendi başına dolaşıp eline ne geçse ağızına atıyomuş. En son bilardo masasındaki topu alıp ağzına atınca barmen bağırmaya başlamış.

              -“heeey şu hayvana sahip çık bilardo topumu yedi”. Adam da gayet sakin
              -“Ya o yer arkadaşım tasa etme sen, kaç para ise vereceğim.” demiş. Parayı verip bardan çıkmışlar.

              Aradan iki gün geçmiş sonra şempanzesi olan adam tekrar bara gelmiş. Yine oturmuş içki içmeye başlamış. Bu arada şempanze de barın üstünde duran eriklere uzanmış. Barmende bir yandan çaktırmadan şempanzeyi izliyormuş. Hayvan önce arkasından denemiş sonra çıkarıp ağzına atmış ve yutmuş. Barmen adamın yanına gidip
             -“Bu ne yaptı şimdi böyle”diye sormuş.
             – Adam: “Senin şu bilardo topunu yuttuktan sonrasonra  artık herşeyi önce  sokup ölçüyor sonra yiyiyor” demiş.

                                                    -----------------o---------------

  AĞANIN KARISINA SAYGI  (9)

               Ağanın şehre indiği birgün eşkiyalar köyü basıp ağanın karısı da dahil köydeki  tüm kadınları dağa kaldırılar. Şehirden dönen ağa hemen adamlarını toplayıp iz sürer ve eşkiyaları mağarada  kuşatır.Durumun kötüye gittiğini anlayan haydutlar tüm kadınları bırakıp kaçarlar. Bu arada ağa hemen karsını sorguya alarak:

                -Bu namaussuzlar size ne yaptı ? Hele bir anlat bakalım. Ağanın karısı öfkeli bir şekilde:

                 -Ne yapacaklar bize? Sen zamanında yetişemeyip kurtaramadığın için hepimize tecavüz ettiler. Der. Ağa:

                 -Peki onlara benim karım olduğunu söylemedin mi? Diye sorar.

                 -Söylemez olur muyum hiç. Söyledim. Ben ağanın karısıyım dedim...Bunun üzerine onları kuru yere yatırdılar, benim altıma halı serdiler.

Rahmi TURAN’dan alıntıdır.

                                                        ---------------o-------------

AHİRETTE 2 KADIN   (10)

- Selam, benim adım Wanda.

- Selam, benimkide Slyvia, sen nasıl öldün?
- Donarak öldüm. 
- Ne kadar korkunç.
 - Yok o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım  ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm.
- Peki sen nasıl öldün?
 - Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş  üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına televizyon  seyreder halde buldum. 
- Sonra ne oldu?
- Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi  aramaya başladım. Çatıyı, yatakların altını her yeri aradım fakat bulamadım. Ama aşırı yorulmuştum, kalp krizi geçirdim ve öldüm.

- Keşke derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor 
 olacaktık...

                                                   ------------------o-----------------


          AKIL HASTANESİ  (11)

          1960"lı yıllar, Elazığ Akıl hastanesinden deliler kaçar, Elazığ’ın cadde ve sokaklarına dağılır. 423 deli kaçmıştır. O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimidir. Doktor bey ne yapalım derler. Mutemet Bey bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin der. Doktor önde birkaç personeli arkasında tren-tren oynayarak Elazığ’ı dolaşırlar. Bütün deliler bu kuyruğa girer uzun bir vagon oluşur.     Hastaneye geldiklerinde sayı 612 kişi olmuştur. 

                                                              -----------------o------------------

AKILLI ÇÖZÜM  (12)

Akıl hastanesinde doktorlar artık hastanede yer kalmadığı için, en çok akıllanmış hastaları taburcu etmeye karar vermişler. Hastanenin doktoru 4 kişi belirlemiş ve odasına çağırmış
“Bakin buradan taburcu olmanız için size bir fırsat. Şu kapının yanında duran buzdolabını görüyor musunuz? Onu zarar vermeden odanın diğer tarafına taşırsanız hepinizi taburcu edeceğim.”

Tabi hemen kabul etmiş ve işe koyulmuşlar. 4 kişi dolapla uğraşırken doktor da önündeki evraklara dalmış. Kafasını kaldırdığında bir de bakmış ki dolabı 3 kişi taşıyor. “Diğer arkadaşız nerede?” “O dolabın içinde efendim, rafları taşıma görevini ona verdik.”

                                                        -----------------o---------------

                ALDATMA  (13)

                Uluslararası ölçekte bir kadın araştırması yapan sosyolog, dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlara bir soru sormus.

               – Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız? Soruya ülkelere göre verilen yanıtlarsa şöyle olmuş:

                İsveçli : Neyimi beğenmediğini sorarım.

                Rus : Evi terk ederim.

                Fransız : Sesimi çıkarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.

                İtalyan : Kadını vururum.

                İspanyol: Kocamı vururum.

               Yunanlı : Her ikisini de vururum.

               Türk : Benim kocam yapmaz!

                                                         ---------------------o--------------------

ALDATMA  (14)

Adamın biri işten eve gelmiş bir bakmış, karısı başka bir adamla yatakta. Hemen tabancasını almış ve öteki adama: “Madem karımı istiyorsun onu benden erkek gibi al. Seni düelloya davet ediyorum” demiş.

Öteki adam bunu kabul etmiş, ikisi birlikte yandaki odaya girmişler, kapıyı kapatmışlar, sonra kadının kocası öteki adama fısıldamış; “Aslında kimsenin canının yanmasına gerek yok, ikimizde havaya ateş edelim sonra ölmüş gibi yere yatalım, karım ilk önce hangimizin yanına koşarsa en çok sevdiği odur.”

Böylece ikisi havaya bir el ateş edip hemen kendilerini yere atmışlar. Kadın silah sesini duyar duymaz koşarak içeri girmiş. Yere yatan iki adama bakmış ve bağırmış; “Hayatım çıkabilirsin, ikisi de öldü!

                                                   -----------------o-------------

ALİ VE ÖĞRETMENİ  (15)

Küçük Ali okula başlar başlamaz öğretmeni Aysel’e gidip yerinin birinci sınıf olmadığını üçüncü sınıfta olması gerektiğini söyler durur.

Hatta ablasının üçüncü sınıfta olduğunu kendisinin ondan daha akıllı olduğunu ve en az üçüncü sınıfta olması gerektiğini söyler.

Bu duruma dayanamayan Aysel öğretmen Ali’yi alıp okul müdürünün yanına götürür. Durumu izah eder okul müdürü de imtihan edelim uygunsa geçirelim der.

Ali’ye bir kaç soru yöneltir: ”İki kere iki?”

Ali hemen “Dört” diye cevap verir.

“Sekiz kere dokuz?”

Ali “yetmiş iki” der.

“Kaç mevsim var?”

Ali “dört” der.

Sınıf öğretmeni Aysel de Ali’yi imtihan etmek ister:

“Ali ineklerde dört tane bende iki tane olan şey nedir?” deyince Ali ayak diye cevaplar.

“Peki senin pantolonunda olup benim pantolonumda olmayan şey nedir?” deyince cep diye cevap verir Ali.

Bunun üzerine müdür öğretmene dönüp:

“Hocam bu çocuğu 5. sınıfa koyalım. Çünkü ben son iki soruya doğru cevap veremedim o verdi” demiş.

                                               ------------------o-------------------                                                                               

TRENDEKİ KADIN  (16)

Kalabalik bir IETT otobüsünde yabancı bir kadın arkasındakı adamı uyarmak için dönerek adama;
– Noolorus bre habire arakamdan yüklenooorsun der… Genç adam gayet sakin…
– Otobüs fren yapınca yani şey pardon… der … Az sonra kadın yine uyarmak zorunda kalır

– Bre yüklenip duroorsun ….. Genç adam yine sakin,
– Madam fren fren … fren yapınca …. derken kadın sözünü keser;
– İyi de o pantolunundaki sertlik noolooor ??? Bizimki yine yüzsüz yüzsüz;
– Madam maaşımı yeni aldım onlar para tomarı diye yanıt verir. Madam da boş durmaz …
– Bre bu nasıl maasstir taksimden beri her frende zam gelorrrrrr!!!

                                                 -----------------o---------------

 

 AT  ARIYOR   (17)             

Karı koca kahvaltı yaparken kadın bir anda  kocasının kafasına tavayı geçirir.

-          Deli misin ya neden vurdun bana?

-          Makinaya pantolonunu atarken cebinden ‘’Birsen’’ diye bir kağıt çıktı.

-          Aşk olsun sana ya hayatım.Birsen geçen gün oynadığım yarıştaki atın adıydı.Ya sen ne

sandın? İnanamıyorum sana.

-          Peki canım özür dilerim.Çok acıdı mı?

                  Üç gün sonra yemekte bu sefer kadın en büyük tavayla kocasının kafasına öyle bir geçirir

Ki  adam bayılır, kadın üç dolu sürahi suyu kocasının kafasına döker.Yarım saat sonra kendine gelen adam karısına sorar.

-          Peki bu sefer neden vurdun? Kadın.

-          Seni bugün at aradı!

                                -------------------o---------------

AYAKLARI KOKAN ADAM  (18)

Ayakları çok kötü kokan adam eşi ile birlikte misafirliğe gidecek. Adam iş yerinden oraya geleceği için karısı adamı uyarıyor. Aşkım, gideceğimiz yerde ayaklarının kokmaması için lütfen işten çıkmadan temiz çoraplar giy. Adam tamam der. Neyse gidecekleri evde buluşur, ev sahipleri ile sohbete başlarlar. Bir süre sonra evdeki herkes burnunu tutmaya yüzünü ekşitmeye baslar. Odayı kötü bir koku almıştır. Kadın adamın kulağına eğilerek, aşkım çorapları değiştirmedin mi sen? Adam cevap verir, aşkım inan ki değiştirdim. Hatta sen yine bana inanmazsın diye de çorapları cebime koyup yanımda getirdim, bak.

                                                    ----------------o--------------    

    AYI SALDIRISI  (19)

Adamın biri av sırasında yaşamış olduğu bir macerayı arkadaşlarına anlatıyor. “Bir gün geyik avında iken ormanda bir ayı ile karşılaştım. Ayı başladı beni kovalamaya. Çok hızlı koşamadığım halde ayı beni tam yakalayacak hop ayağı kayıyor yerde, tam yakalayacak hop ayağı kayıyor yerde. Böyle 5 defa düştü en sonunda vazgeçti peşimi  bıraktı.   Adamın arkadaşı hemen atılır “valla bravo, ben olsam kordukan kıpırdayamaz altıma yapardım. Adam cevap vermiş “olum ayının ayağı neden kayıyor sanıyorsun sen”     

                                                    ------------------o---------------   

AYI VE BAL  (20)

Bitki bilimiyle ilgilenen kafile Türkiye’nin ormanlarını araştırmak için ülkeye gelmiş. Tabi uzun süre ormanlarda çadırlarda kalmışlar. Bir gün aralarındaki bir kadının eksik olduğunu fark edip aramaya çıkmışlar. Sonunda rastladıkları bir köyde, samanlıkta kadınla çobanı koyun koyuna uyurken bulmuşlar.

Hemen ikisini de uyandırıp kadına her şeyin yolunda olup olmadığını sorduklarında kadın, “evet gece biraz kafam güzeldi ama her şey isteğimle oldu. Hem ben bu adamı çok beğendim hayatım boyunca böyle bir gece geçirmedim. Eğer benimle ülkeme gelirse ve hep böyle olursa tüm mal varlığım onun olur.” Adam, “yahu ben evliyim, karım burada, çocuk burada, eee hayvanlar da burada, ben seninle gelemem ama bekar bir ağabeyim var o seninle gelir” demiş.

Kadın, “peki ağabeyinde bu işte bu kadar iyi mi?” Adam, “valla şöyle söyleyeyim, bizim sürüye saldıran aıyı bir gece tenhada sıkıştırdı ve anlarsın ya, o günden bu güne ayı ağabeyime her gün bal getiriyor.”

                                               ------------------o----------------

AYNA  (21)

Tarihte ilk kez Erzincan’a ayna gitmiş.Adamın biri aynayı görünce eiine almış.Daha önce hiç ayna görmediği için kendisini görünce ölen kardeşine benzetmiş.Adam;

-       Ey gidi gardaşım.Seni birdaha görmek nasipde varmış.! Aynayı eve götürüp sarılıp yatmış kardeşine.Karısı bakmış ki kocası bir şeye sarılıp uyuyor.Aynaya bakmış bir kadın! (Kendisi)

-        Allah belanı vere bu garı da kim? Bi boka da benzese ! Feryat figan evden çıkıp doğruca muhtara gitmiş. Kadın;

-       Muhtar benim herif beni bu çirkin garıyla aldatir.Muhtar aynaya bakmış o da kendisini görünce. düşünceli düşünceli ;

       -Yav bu garidan çok gavata benzir…

                                    -----------------o-------------------   

 BİR ÜST SINIFA GEÇME İSTEĞİ  (22)

Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanıma giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu:
- Sorun nedir Ali?
- Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum.
İstek konusunda bilgi verilen Müdür Ali’ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu.
Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı.
- Söyle bakalım Ali: 3X4
- Oniki
- Peki 6X6
- Otuzaltı Müdür bey
- Japonya’nın başkenti
- Tokyo…
Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali’nin öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve Müdür bu isteği kabul ettiler.
Öğretmen sorulara başladı:
- İneklerde dört tane, ben de iki tane olan nedir?
- Bacaklar öğretmenim!
- Doğru! Peki; senin pantalonunun içinde olup, benim pantalonumun içinde olmayan nedir?
Müdür bu soruya çok şaşırır.
- Cepler öğretmenim.
- Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir. Velet tereddütsüz yanıt verdi:
- Afrika’dır öğretmenim.
- Yumuşak olup, kadınların ellerinde sertleşen nedir?
*Müdür gözleri faltaşı gibi açılmış,* tam konuşacakken Ali yanıtladı:
- Tırnak cilası.
- Peki. Bekâr bir kadına göre evli kadında daha geniş olan nedir?
*Müdür kulaklarına inanamıyordu.*
- Yatak öğretmenim.
- Kadın vücudunda en nemli organ hangisidir?
- Dil öğretmenim. Nefes nefese kalan Müdür testi bitirmeye karar verdi ve:
-* Değil bir üst sınıfa, ben bunu doğrudan üniversiteye göndereceğim.
Çünkü ben, bütün sorulara yanlış cevap verdim !*

                                       ------------------o--------------------

    BAHAMALARDA TATİL  (23)

Bir çift Bahamalar'a tatile gidiyormuş fakat adamın son anda bir isi
cikmis ve gidememis. Karisi ise yanliz gitmek zorunda kalmis. Kadin
ilk gun barda tek basina sıkılmış bir halde otururken yerel halktan
bir zenciyle tanışmış. Guzel ve sicak bir muhabbet falan derken olayin
gidisati belli olmuş. Kadin da hos bir fantazi olur dusuncesiyle
itiraz etmemiş  ve odasina davet etmiş zenciyi.Kadın zencinin yatak
performansina hayran kalmış. Bizim zenci de bu guzel Amerikalı bayana
bayilmış . Cinsellikte muhtesem bir cift olmuslar. Hic odadan cikmadan
devam etmişler. Hem de gunler boyunca. Gunler geçmiş ve kadinin tatili
bitmiş. Ertesi gun ucaga binip donecegi gece bir dinlenme sirasinda
cok onemli bir sey aklina gelir.
-Yaa der. Pardon ben senin adini sormadim.
-Adin neydi sahi? Zenci de bu sorudan hic memnun kalmaz.
-Hayir der. Sana adimi soyleyemem. Cok garip ve komik bir ismim var. Boşver. Gülersin. Kadın
-Hayir lutfen soyle tamam gulmeyecegim der Zenci
-Hayir hayir gulersin ve ben buna cok sinirlenirim. Soylemek istemiyorum.
-Lutfeennnnnnnnnnn. .. diye ısrar eder kadin
-Söz veriyorum inan gulmeyecegim. Ne kadar komik olursa olsun.
-Pekii der adam. Soyleyeyim o zaman. Benim adim kar.
-Kar mı? der kadın
-Evet kar. Annem babam hayatlarinda bir kez kar gormusler. O da
Ingiltere seyahatinde ve hayran olmuslar. Bana da kar adini vermişler demis.
Kadin kahkahalarla gulmeye baslamis. Ve adam da cok sinirlenmis çıldırmış.
-Bak iste gülüyorsun. Ben biliyordum.Sana gülmeyeceksin demedim miii? diye hiddetlenmis.
-Hayir yanlış anlama sana gülmüyorum kesinlikle demiş kadın.
-Yarın ülkeme dönüyorum. Beni böyle bembeyaz gören herkes soracak.
Bahamalara tatile gittin neden hic bronzlaşmadan döndün diye.
-Ben şimdi onlara Bahamalarda bir hafta boyunca 25 cm. kar altındaydım
mı diyeceğim?.

                                         ----------------------o--------------------- 

 BERBER  (24)

Berbere gelen Rahip saçlarını kestirir. Berbere teşekkür eder ve borcunu sorar..Berber: 
      - "Siz kutsal bir insansınız. Sizden nasıl para alırım. Sizi traş etmek benim için  şereftir." 
  Rahip tekrar teşekkür eder ve gider. 
  Berber ertesi sabah dükkanı açmaya geldiğinde kapısında 5 altın lira bulur. 

Birkaç gün sonra bir Budist rahip gelir dükkana. Saçlarını kestirir, borcunu sorar.Berber: 
       -"Siz ruhani bir lidersiniz. Sizden nasıl para alırım. Sizi traş etmek benim için şereftir." 
Budist rahip teşekkür eder gider. 
Berber ertesi sabah dükkanı açmaya geldiğinde kapısında 5 yakut bulur. 
Ertesi hafta bir İmam girer dükkandan içeri. Saçını kestirir ve elini cüzdanına atar.Berber: 
        -"Sakın ha" der berber.. "Siz bir inanç adamısınız.. Sizden nasıl para alırım .Dükkanıma ve bana şeref verdiniz.. Güle güle gidin.." 
İmam gider. 
Berber ertesi sabah dükkanı açmaya gelir, bir de  bakar ki; Kapıda  5 İmam var .

BAYAN VE RAHİP  (25)

Oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla İsviçreden dönmekteydi. Yanında oturmakta olan rahibe'Özür dilerim peder, sizden bir iyilik isteyebilir miyim?' diye sorunca.
Rahip : Elbette kızım, senin için ne yapabilirim?' diye cevaplar.

Kadın açıkladı: Kendime yeni bir epilasyon aleti aldım ve buna oldukça yüklü  bir para saydım. Sanırım limitlerin oldukça üzerine çıktı ve gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum. Acaba gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir misiniz?'

Rahip 'Tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz ki ben yalan  söyleyemem.' der.

Kadın 'Çok temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim ki size soru filan sormazlar' der ve pahalı epilasyon aletini pedere verir.

Uçak havaalanına iner. Peder gümrükten geçeceği sırada görevli;

'Peder,gümrüğe tabi bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var mı?' diye sorar.

Bunun üzerine Peder :

'Başımdan kuşağıma kadar ki bölümde açıklayacağım herhangi birşey yok, evladım' diye cevap verince. Şaşıran ve bu yanıtı garip bulan görevli :
Peki kuşağınızın altında kalan bölümde neyiniz var?' diye sorar.

Peder yanıtı çok mantıklıdır:

'Kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel, küçük bir alet var, ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!' Görevli kahkahadan kırılarak:

'Tamam peder geçebilirsin, sıradaki!..' 

                                                   --------------------o-----------------

 BAYANLAR TUVALETİ  (26)

Modern bir hastanede cok sıkışan bir adam defalarca denemesine karsin devamli mesgul olan

erkekler tuvaletine giremez. Adamin zor durumunu gören bir hemsire adamin haline acir ve
       - Bayim, duvardaki tuslarin hic birine dokunmayacaginiza söz verirseniz bizim cok özel tuvaleti kullanabilirsiniz.’ diyerek yardimci olur.
Adam tesekkür eder, ihtiyacini giderdikten sonra gözleri karsisindaki duvarda bulunan ve üstünde IS, IH, TP ve OTC yazan rengarenk tuslara takilir.
Biraz tereddüt eder, söz vermistir. Ancak merakini yenemeyerek IS yazan birinci tusa dokunur. Altindan fiskiran ilik su aninda adamin altini yikar.
Erkekler tuvaletinde boyle bir lüksü hic yasamamis adam, daha büyük bir haz beklentisi icinde IH tusuna basar. Sonuc, bekledigi üzere olaganüstüdür. Bu kez ilik su yerine püfür püfür bahar cicegi kokulu ilik hava, nazik yerlerini kurulamaktadir…
Hanimlar tuvaletinin tuvalet ötesi bir sey olduguna inanan adam tereddütsüz TP tusuna uzanir. Bu kez de talk pudrasinin oksayici etkisiyle kendinden gecer.
Son tusun daha görkemli bir etkisi olacagina kuskusu olmayan adam hemen ona da basar. Gözlerini acip hatirladigi ilk sey, hastanede uzandigi yatakta kendisine dogru egilmis endiseli hemsirenin yüzüdür.
        - Ne oldu bana?’ diye sorar aci icinde, – son hatirladigim sey, hemsirelerin özel tuvaletinde üzerinde OTC isaretli bir tusa basmak.’
       - Biliyorum der hemsire; OTC otomatik tampon cikarici demektir. Pipiniz yastiginizin altinda…

                                           ---------------------o-------------------

BİRAZ TEBESSÜM  (27)

 Seçmen asla inek değil! Çayırda otlayan ineğe bir tavuk yaklaşmış;

“Sayın inek, size kârlı bir işbirliği önersem kabul eder misiniz.” İnek, kârlı bir işbirliğini reddedecek kadar inek değilmiş…

“Buyurun, söyleyin.”

“Sucuklu yumurta yapıp satalım. Siz bana şu çayırda yer gösterin yeter… Ben orayı yumurtayla doldururum.” İneğin aklı yatmış, ortaklık kurulmuş, tavuk yumurtaları doldurmuş… Ve bir gün, yanında eli bıçaklı bir adamla çıkagelmiş:

“Sayın inek! Yumurtalı sucuk yapmanın zamanı geldi. Lütfen kendinizi gönül ve vicdan rahatlığı içinde kasaba teslim ediniz.” İnek ayılmış:

“Sayın tavuk, bu işbirliği, bu ortaklık bana pahalıya mal olacak galiba!” Tavuk gülümsemiş:

“Biraz öyle sayın inek! Ama gayemiz insanlara bol ve lezzetli yumurtalı sucuk yedirmektir. Siz kendinizi kasaba teslim edin, gerisine karışmayın!” …Ve inek, ne olduğunu pek anlamamış ama ineklik bu ya, uzatıvermiş boynunu kasabın bıçağIna...Tabi sonuç malum!

                                                     ------------------o-----------------

BOMBA  (28)

Bir tımarhanede deliler ayaklanır ve binanın orta bahçesini işgal ederler. Hiçbiri de dağılmaz. Bunun üzerine doktorlar toplanarak yönetmeliği açarlar ve aynısını uygulamaya karar verirler. Yönetmeliye göre bir doktoru çırılçıplak soyar delilerin içine atarlar. Doktor içeri girince * BOMBAAA * diye bağırır. Bunu gören deliler doktoru tuttukları gibi camdan dışarı atarlar. 
Bunun üzerine doktorlar tekrar toplanır ve konuşurlar. Bu işte bir yanlışlık vardır. Delilerin hepsinin dağılması gerekmektedir. Yeniden denerler. Bir doktoru daha soyup içeri atarlar ve oda * BOMBAAA * diye bağırır. 
Deliler onu da tuttukları gibi camdan dışarı atarlar. 
Başhekim en sonunda bir de ben deniyeyim der ve soyunup delilerin arasına girer ve * BOMBAAA * diye bağırır. 
Bunun üzerine bütün deliler kaçışır ve binayı ve orta bahçeyi terk ederler. Doktorlar merak eder ve biraz akıllı olanlarından toplayarak bu durumu sorarlar. 
Niçin siz ilk iki doktor girdiğinde binayı boşaltmadınız da son başhekim girdiğinde boşaltınız? 
Delilerde "İlk giren iki bombanın fitili uzundu ama son giren bombanın fitili kısaydı zamanımız yoktu içerde patlamasın diye böyle yaptık"..

                                      -----------------------o----------------------

 BOŞ ODA  (29)

Adam şehir dışında uzun süren toplantı sonrası evine gitmek için biletini almış olduğu uçağın hava şartlarından dolayı iptal olduğunu öğrenmiş. Hemen bir otele atmış kendini. Resepsiyon görevlisine boş oda olup olmadığını sormuş. Görevli, boş odamız yok ancak 1. kattaki misafirimiz 2 kişilik odada kalıyor, biri ile paylaşabileceğini ve oda masrafını bölüşebileceğini iletmişti. Ama kendisinin horlama sorunu var ve bu bütün gece sürüyormuş. Daha önce onunla kalan 2 kişi bir saat bile dayanamadı. Adam biraz düşündükten sonra, durumu mecbur kabul etmiş. Hava çok kötü ve başka otel bulamama olasılığı çok yüksek. Odaya çıkmış ve bütün gece de aşağıya inmemiş odayı terk etmemiş. Sabah durumu merak eden resepsiyon görevlisi, “efendim nasıl iyi uyuyabildiniz mi?” Adam evet cevabını vermiş. Görevli daha da meraklanarak “peki horlama işini nasıl çözdünüz?” Valla odaya girdim. Adamın yanına sokularak naber şeker çocuk dedim. Bütün gece korkudan uyumadı.

                                                    -------------------o-----------------

CAMI AÇMAM  (30)

Canı sıkılan Fizik hocası sınıfın haylazlarından Ali'yi sözlüye kaldırmış.

- “Oğlum diyelim ki 90 km/s hızla giden bir arabanın içindesin. Arabanın içi çok sıcak ne yaparsın? ”

- “Camı açarım hocam. ”

- “Hah işte o camdan gelen havanın ivmesi nedir söyle bakalım. ”

- “Iii... şey... ”

- “Tamam, otur, sıfır aldın. Mehmet, oğlum sen kalk bakalım, arabada sen varsın ne yaparsın? ”

- “Ceketimi çıkarırım hocam. ”

- “Güzeel, daha da sıcakladın, ne yaparsın? ”

- “Eee şey camı açarım hocam. ”

- “Hmm peki söyle bakalım o camdan gelen havanın ivmesi nedir? ”

- “Eee... Kem kum. ”

- “Anlaşıldı otur, bir sıfır da sen aldın. Temel söyle bakalım sen olsan ne yaparsın? ”

- “Ben de ceketimi çıkarırım hocam. ”

- “Daha sıcak olunca? ”

- “Gömleğimi de çıkarırım hocam. ”

- “Daha da sıcak olunca? ”

- “Pantolonumu da çıkarırım hocam. ”

- “Peki, çok daha sıcak olunca? ”

- “Valla neyim var neyim yok çıkarırım hocam ama sitseler camı açmam! ”

                                                         ----------------o---------------

 CANSIZ HOCA  (31)

Cansız Hoca, vali ve üst düzey bürokratlarla bir yemeğe katılır. Hocaların çok yemek yemesiyle ilgili bir fıkra anlatılır: 
- Hoca ile manda bostana düşmüş. Görenler, hangisini çıkaralım demişler. Kimileri mandayı çıkarın o çok yer demiş, kimileri de yok hoca daha fazla yer onu çıkarın demiş.' 
Fıkrayı dinleyen Cansız Hoca masadan kalkmış, bir kenara oturup sigarasını yakmış, Masadakilerden biri Cansız Hoca'ya, 'Hocam niçin kalktınız' diye sorunca, Cansız Hoca şu cevabı vermiş: 
'Hoca çıktı mandalar yesin.

                                                 -----------------o---------------

 İDRAR TAHLİLİ  (32)

 Devlet hastaneleri  malum çok kalabalık… Sıra beklemek falan istemiyorum diyorsanız şöyle yapabilirsiniz.  Kimsenin sizi göremeyeceği bir ağaç altı bulun ve bulduğunuz ağacı kendinize siper ederek işeyin, kendi idrarınızı kendiniz tahlil edin. Yalnız bakın burası çok çok önemli;

 İşediğiniz toprağın etrafına karıncalar toplanıyorsa;

DİYABET(şeker hastasısınız)

Burası dahada önemli,

 Ağacın dibine değilde ayağınıza işiyorsanız;

PROSTAT

 İşediğiniz yerden işkembe bağırsak yani sakatat gibi kokular geliyorsa:

KOLESTEROL(yani kanınızda yağlanma var)

 İdrar rengi açık sarıysa;

İYİ DURUMDASINIZ

 İdrar rengi koyu sarıysa;

BOL BOL SU İÇİN

 İşediğiniz yer köpükleniyorsa;

SİROZ (karaciğer yağlanması vardır)

 Yanınızdan geçeni görmüyorsanız,

KATARAKT (gözde perde oluşmuştur)

 Size utanmıyor musunuz ağaca işenir mi diye sesleneni duymuyorsanız,

SAĞIR (İşitme engelisiniz

 İşiniz bitti, dönüş yolu üzerindeki çocuklar sizi amca amca dükkânı açık unutmuşsun.diye uyardılarsa vay halinize;

ALZHEİMER(unutkanlık başlamış demektir)

(Önce sağlık)

 Not: Hep aynı ağaca işemeyin.

                                               --------------------o---------------


                                                                                               Fıkra gibi gerçek bir hikaye...                                                                   

İSMET PAŞA VE LORD CURZON

"Siz Yunanistan’ı yendiniz, İngiltere’yi değil! Bunu unutmayın!” dedi Lord Curzon, Lozan görüşmelerinde.

İsmet Paşa “Hayır” dedi. “Yalnız Yunan’ı yenmedik, güneyde müttefikiniz Fransızları yendik, onun silahlandırdığı Ermenileri yendik. Müttefikiniz İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık. Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus çetelerini yendik. Sizin İstanbul yönetimi ile birlikte azdırdığınız isyancıları yendik. Silah ve para ile desteklediğiniz Kuva-yı İnzibatiye’yi yendik. En son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip denize döktük. Mondros’u yendik, Sevr’i yendik, Üçlü Antlaşma’yı yendik. Bunların hepsinin arkasında siz vardınız; hepsinin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi. Biz asıl sizi yendik!.."

Lozan kahramanlarına sevgi, rahmet ve minnetle...

Mekanları cennet olsun.

 

 

 

 


 


                                                                                            

 


     

 

 



 

+ 18 FIKRALARI

4 RAHİBE GÜNAH ÇIKARTIYOR

AFYONLU TERZİ SADIK USTA

AĞA İLE REŞO

 BANKA

BABAMDA İKİ TANE VAR

BEKÇİ İLE İMAM

CENAZE

ÇOBAN VE KARISI

ÇOCUĞUMUZUN ADI NE OLSUN

KOMŞU DÜRİYE ABLA  

ŞİFRE

ECZANE (VİAGRA)

 GENÇ KIZ VE PAPAZ 

BAKİRE

İMAM VEYA MÜDÜR

G..T NAKLİ

HANGİSİ EVLİ

İSKOÇ

KAPTAN PİLOT

KEÇİ ÇOBANI

KÖYDEKİ SİHİRBAZ

KÖYÜN ERKEKLERİ

MANAV

MESAJ

ÖLÜYÜ BİLE DİRİLTİR

PERİ MASALI

POSTACI

PREZERVATİFİN TÜRKÇESİ

RAHİBE C.İPEKCİ

RAHİP VE RAHİBE

ROBOT

SANDALET

SARAYIN HİZMETKARI

SATILIK PAPAGAN

SEKSENLİK KOCA

SİHİRBAZ

SOSİS

TAYLAND

TRAKYALI GÜLSÜM İLE RÜSTEM

UNUTKAN YAŞLI ADAM

ÜÇ RAHİBE

VERECEKSEN VER

VİBRATÖR

YENİ EVLİ ÇİFT VE PAPAĞAN